Kayıtlar

CAN SIKINTISI ÜZERINE FELSEFI VE MODERN YAKLAŞIMLAR

 Can sıkıntısı, insanlık tarihi boyunca bireysel ve toplumsal bir mesele olarak tartışılmıştır. Bu duygu, yalnızca basit bir ruh hali değil, insanın varoluşsal sorularını ve anlam arayışını yansıtan derin bir olgudur. Tarihten modern zamana kadar uzanan bu kavram, felsefi analizlerle zenginleşmiş ve modern yaşamın etkileriyle dönüşüme uğramıştır. Makalenin Amacı   Bu makalede, can sıkıntısının tanımından başlayarak, felsefi yaklaşımlar, modern toplum üzerindeki etkileri ve çözüm önerileri detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Can Sıkıntısının Tanımı ve Doğası Can Sıkıntısı Nedir? Can sıkıntısı, genellikle bir şey yapma isteksizliği, yaşamın monotonluğu ya da bir amaçsızlık hissi olarak tanımlanır. Bu duygu, bireyin içinde bulunduğu çevresel koşullardan kaynaklanabilir ya da içsel bir huzursuzluğun dışavurumu olabilir. - Seneca ve Antik Dönem: Antik Yunan ve Roma döneminde düşünürler, insanın günlük yaşamının rutinlerinden kaynaklanan monotonluğa dikkat çekmişlerdir. Özellikl

20 y.y. Felsefesi

Varoluşçuluk ve Önemli Temsilcileri Varoluşçuluk, bireyin kendi varlığını ve anlamını yaratma sorumluluğunu vurgulayan bir felsefi akımdır. Varoluşçulara göre, insan varlığı, önceden belirlenmiş bir öz veya anlam taşımaz. İnsan, kendi seçimleri ve eylemleriyle anlam yaratır. Bu nedenle, varoluşçuluk, bireysel özgürlük ve sorumluluğu ön plana çıkarır. Önemli Temsilciler: Søren Kierkegaard: Varoluşçuluğun öncülerinden biri olarak kabul edilir. İnanç, kaygı ve bireysellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Friedrich Nietzsche: Güç iradesi, Üstinsan ve Tanrı'nın ölümü gibi kavramlarla varoluşçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. Jean-Paul Sartre: Varoluşçuluğun en tanınmış temsilcilerinden biridir. "Varoluş özden önce gelir" sözüyle varoluşçuluğun temel tezini özetler. Simone de Beauvoir: Kadınların varoluşsal durumunu ve cinsiyetçiliği ele alarak varoluşçuluğa yeni bir boyut kazandırmıştır. Postmodernizm: Eleştir

İdealizm: Gerçekliğin Ötesinde Bir Umut Mu?

  İnsan doğası gereği hayaller kurar, daha iyi bir dünya tasavvur eder. Bu hayaller, bizi ileriye taşıyan, yaşama anlam katan ideallerdir. İdealizm, işte bu hayallerin peşinden gitme tutkusu, inancı ve kararlılığı içeren bir kavramdır. Peki, idealizm sadece boş hayallerden mi ibarettir yoksa gerçekliği dönüştürme gücüne sahip bir güç müdür? Gelin, bu sorunun derinliklerine birlikte dalalım. İdealizm Nedir? Felsefi açıdan idealizm, gerçekliğin temel olarak zihin veya bilinçten ibaret olduğunu ileri süren bir dünya görüşüdür. Yani dış dünyanın bizim algılarımızla şekillendiğini savunur. Ancak, idealizmi sadece felsefi bir kavram olarak sınırlandırmak doğru olmaz. Günlük yaşamımızda da idealizmin izlerini sıkça görürüz. Mesela, daha adil bir dünya hayal etmek, hayallerimizi gerçekleştirmek için çaba göstermek, hepsi idealizmin bir yansımasıdır. İdealist Kişilik Özellikleri Bir idealist, hayalleri için tutkuyla savaşan, adalet, eşitlik ve özgürlük gibi değerlere önem