20 y.y. Felsefesi

Varoluşçuluk ve Önemli Temsilcileri Varoluşçuluk, bireyin kendi varlığını ve anlamını yaratma sorumluluğunu vurgulayan bir felsefi akımdır. Varoluşçulara göre, insan varlığı, önceden belirlenmiş bir öz veya anlam taşımaz. İnsan, kendi seçimleri ve eylemleriyle anlam yaratır. Bu nedenle, varoluşçuluk, bireysel özgürlük ve sorumluluğu ön plana çıkarır. Önemli Temsilciler: Søren Kierkegaard: Varoluşçuluğun öncülerinden biri olarak kabul edilir. İnanç, kaygı ve bireysellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Friedrich Nietzsche: Güç iradesi, Üstinsan ve Tanrı'nın ölümü gibi kavramlarla varoluşçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. Jean-Paul Sartre: Varoluşçuluğun en tanınmış temsilcilerinden biridir. "Varoluş özden önce gelir" sözüyle varoluşçuluğun temel tezini özetler. Simone de Beauvoir: Kadınların varoluşsal durumunu ve cinsiyetçiliği ele alarak varoluşçuluğa yeni bir boyut kazandırmıştır. Postmodernizm: Eleştir

“Aaahh Belinda” filmi eleştiri yazılarını eleştirme yazısı




Yönetmenliğini Atıf Yılmaz, senaryonun da Barış Pırhasan’ın yaptığı ‘Aaahh Belinda’filmi 1986 yılında gösterime girdi. Komedi türünde kategorize edilen filmin baş rolünü Müjde Ar taşıyor. “Taşıyor” kelimesini özellikle kullandım çünkü aslında çoğu eleştirmenin aksine ben filmin “komedi” türünde olduğunu hiçbir şekilde düşünmüyorum. Aksine film toplumsal bir gerçekliği cesurca gözler önüne seriyor. Dolayısıyla baş rolü taşımak ağır gelmesine rağmen Müjde Ar tarafından harika bir şekilde kaldırılıyor. Filmin teşhir etmek istediği konu nedir peki? “Kadın meselesi” Yani öyle azımsanacak az buz bir bir konu değil. Tam bu noktada insanın aklına “hem de nasıl bu kadar ciddi bir konu anlatılır?” sorusu beliriyor. Cevaplayım…Elbette anlatılamaz!

Neyden bahsettiğimi daha iyi anlatmak açısından konuyu biraz daha derinleştirmekte yarar var. Bunun için gelin birlikte hızlıca filmin özetini geçip, birkaç sahnesini inceleyelim… Serap isminde ki bir tiyatro sanatçısı, aynı arkadaşları gibi kendi de oldukça rahat bir yaşam sürmektedir. Her hangi bir sorumluluğu bulunmayan Serap, aile, çocuk, evlilik gibi olguların tamamen karşısında yer almakta hatta bunlardan iğrenmektedir. Buna karşılık tiyatroya tutkuyla bağlıdır. Yetmez, (harika bir ironi ile) sahnelemeye çalıştıkları oyun “Asiye nasıl kurtulur” isimli tiyatro oyunudur. Söz konusu tiyatro oyununda erkek egemenlik karşısında taciz, tecavüz ve parasızlıkla sınanan Asiye’nin bir gazeteci tarafından çıkış yolu arama çabasını konu almaktadır.Böylelikle de seyircilere düzen teşhir edilmektedir. Bu yönüyle filmin ilk hayal ile gerçeği karışmaya başlamıştır. (Tam şu anda son cümleden bir şey anlamadığınızı tahmin ediyorum. Ancak biraz sabır edersiniz ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.) Filmin ilerleyen bölümlerinde Serap ilk Asiye olur. Baş rol onundur. Yani çözümsüzlük içinde bir kadın! Tiyatro provaları devam eden Serap, şampuan reklamı teklifi alır. Arkadaşlarının çoğu başta bu durumu tasvip etmemesine rağmen kararından vaz geçmeyen Serap reklam için çekimlere gider. Reklam senaryosuna göre 2 çocuk annesi, evli ve bankada çalışan memur Naciye’dir.

Burada geniş bir parantez açıp durmak istiyorum. Şöyle ki… Reklam yönetmeni, senaryo gereği saçlarını yıkayan Serap’a daha inandırıcı olması için konuşma yapar. Serap ne kadar inandırıcı olursa o kadar çok satış yapılabilinecektir. Peki bu satışlar kimlere yapılacaktır? En fazla işçi ve düşük düzeyde ki memur ailelere. Öyle ki, et yemeğini bir kere yedi diye evin taksitini düşünmek zorunda kalan insanlara! Dikkatli bakan gözler için bu yönüyle film, bir sınıf ayrımına da dikkat çekiyor. Yani aslında reklamında dahi oynamak istemeyen Serap, alt sınıfı küçümsemektedir. Şüphesiz bu durum filmin anlatmak istedikleri açısından ana gövdesini oluşturmuyor ancak buradan da beslendiği bir gerçek.

Reklam çekimine başlayan Serap, çekimler sırasında birden bire gerçekten Naciye olur! Artık evli, iki çocuk annesi bir banka memurudur. Yani tiyatro sanatçısıyken iğrendiği her şey artık onda vücut bulmuştur. İşte filmin tam bu noktasında erkek egemen dünyayı iliğine kadar hisseden Serap, Asiye yahut Naciye olmuştur! Tiyatrodayken sosyal hayatları gece kulüplerine gitmek olan Serap, şimdi en sosyal olduğu zaman pikniğe gitmek zorundadır. “Sözde” eşinin cinsel isteklerine, tacizlerine, zorbalıklarına dayanmak zorunda kalan Serap, tımarhanede kalsa daha iyi olacağını (ki bir ara tımarhaneye de girmiştir!) düşünmektedir. Bu erkek egemenlik filmde o kadar açık bir şekilde teşhir edilmiştir ki filmin son iki sahnesi bunu apaçık göstermektedir. Bunlardan bir tanesi Serap’ın tüm bunların gerçek olmadığını anladığı reklam çekiminde ki yatak odası sahnesi. İkincisiyse filmin final sahnesinde ki şampuan figürünün Serap’ın üstüne gelmesi ve Serap’ın çekiçle figürün başını kırması karşısında figürün arkasından ona şaka yaptığını söyleyen “erkek” arkadaşının çıkması karşısında birlikte sarıldıkları sahne.

Daha açık bir ifade ile… Birinci sahnede neden yatakta kendine gelmiştir? Çünkü “kadınlar birer cinsel obje değildir” mesajı.Hatta o kadar ki, yatakta kendine gelen Serap, “sözde” eşine tokatı patlatmıştır! Bu erkek egemenliğe atılan bir tokat olduğu çok açıktır. İkincisi filmin altın vuruşudur. Şampuan figürü neden Serap’ın peşindedir. Serap neden korkmaktadır? Çünkü Serap bu düzenden korkmaktadır. Ancak buna rağmen tüm gücünü toplayıp çekiçle figürün kafasına vurmuştur. Yani onu yenecektir! Peki arkasından neden erkek arkadaşı çıkmıştır. Çünkü bu düzeni yıkınca erkek egemenlikte yıkılacaktır. Ve son olarak neden birlikte sarılmışlardır? Çünkü az önce ki saydığım tüm pisliklerin sebebi düzen yıkılırsa erkekte kadında mutlu ve özgür olacaktır. Aynı Serap gibi. Dolayısıyla tüm bu yönleriyle bakarsak film sadece sorunu göstermekle kalmamış aynı zamanda çözümü de metaforlarla göstermiştir.

Yine filmin Asiye, Serap ve Naciye’nin en açık şekilde birleştiği kısım, Serap’ın ne yapıp yapıp tiyatroda eskisi gibi rol aldığı zaman, sözde “eşinin” onu bulup tiyatroyu bastığı sahne. İşte tam burada kim Asiye, kim Serap, kim Naciye belli değildir. Ama bilinen bir gerçek vardır, hepsi gerçektir aslında. Hiç birisi rüya değildir.

Hatta ve hatta, film tarihçesi olarak da o kadar gerçektir ki “Asiye nasıl kurtulur?” filminin de yine Atıf Yılmaz’ın yönetmen ve hatta senarist olması yetmiyor gibi birde üstünde baş rol oyuncusu yine Müjde Ar’dır. “Aaahh Belinda” ile çekildikleri yılda aynıdır. Yetmez, biri diğerine selam göndermek ister gibi senaryonun içinde geçer. Malum az önce belirttik “Asiye” karakteri!

Çoğu eleştirmenin yahut yorumcunun 1980 sonrası feminizm harekinin yükselmesinden dolayı etkilendiğini ve bu yüzden bu filmi çektiğini söylediği Atıf Yılmaz, gerçekten de bu yüzden mi çekmiştir bu filmi? Cevap hiçbir şeyi değiştirmez. Öyle yahut değil. Ne fark eder ki. Hem hiç kimsenin konusu bu da değil. Peki konusu nedir? Konusu bu filmden 1 sene önce 1985 yılında gösterime giren Kahire’nin Mor Gülü filmi gibi gerçek ile hayal dünyasının karışması mıdır? Hayır o da değil! Ortada ezilen bir cinsiyet. Buna karşılık ezen başka bir cinsiyet var! Ve bu çözülmeden kimse rahat edemez. Kaldı ki, 1980 yılında bu sorunlar vardı da 2020’de yok mu? Var hem de en katmerlisinden! Kaldı ki söz konusu filmi ısrarla erotik filmmiş gibi servis eden afişlere ne demeli? Ne ironik değil mi?! İşte size düzenin bir kepazeliliği daha! Bu film asla komedi değil. Fantastik hele hiç değil. Olsa olsa en hakikisinden! Ve çok acı!

Demeden de geçmeyelim Serap asıl şimdi tiyatro sanatçısı oldu!

---

Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için Patreon linki üzerinden bize bir kahve ısmarlamanız size hiçbir şey kaybettirmeyecekken bize çok şey kazandıracak.  

https://www.patreon.com/kitapdedektifiyiz

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet Dönemi Roman Özellikleri

İNSAN NEDEN ANLATMAYA BAŞLADI ? / Uçan Salyangoz

Anı Türünün Özellikleri: Detaylı Bir İnceleme