Kayıtlar

insan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

20 y.y. Felsefesi

Varoluşçuluk ve Önemli Temsilcileri Varoluşçuluk, bireyin kendi varlığını ve anlamını yaratma sorumluluğunu vurgulayan bir felsefi akımdır. Varoluşçulara göre, insan varlığı, önceden belirlenmiş bir öz veya anlam taşımaz. İnsan, kendi seçimleri ve eylemleriyle anlam yaratır. Bu nedenle, varoluşçuluk, bireysel özgürlük ve sorumluluğu ön plana çıkarır. Önemli Temsilciler: Søren Kierkegaard: Varoluşçuluğun öncülerinden biri olarak kabul edilir. İnanç, kaygı ve bireysellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Friedrich Nietzsche: Güç iradesi, Üstinsan ve Tanrı'nın ölümü gibi kavramlarla varoluşçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. Jean-Paul Sartre: Varoluşçuluğun en tanınmış temsilcilerinden biridir. "Varoluş özden önce gelir" sözüyle varoluşçuluğun temel tezini özetler. Simone de Beauvoir: Kadınların varoluşsal durumunu ve cinsiyetçiliği ele alarak varoluşçuluğa yeni bir boyut kazandırmıştır. Postmodernizm: Eleştir

Tanrı Kral İle Emek Arasında Toplum

Resim
 “1 Mayıslara gerek kalmayacak günler için…”  İnsan var olduğundan beri karmaşık yapıda bir varlık; aklıyla doğa arasında sıkıştığı yetmiyor gibi bir de bunu farkında olacak bir bilince sahip. Tablo böyle olunca da bu, yaşam biçimine, yaşam biçimi de yönetimlerine yansıdı.   Yönetim kelimesinin anlam tarihçesi Nisanyan Sözlük’e göre, “Yeni Türkçe: [Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu, 1935] Yönetmek = Sevk ve idare etmek = Diriger, administrer Yeni Türkçe: [Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu, 1935] Yönetmen = Zimamdar, müdir = Dirigeant Yeni Türkçe: yönetmelik “talimatname” [Cumhuriyet (gazete), 1945] Bakanlar Kurulunca bir yönetmelik hazırlandı”   TDK Sözlükte aynı kelime iki anlamda yer almakta:  “1. -i Bir kurum veya kuruluşun yasalara, kurallara ve belli şartlara uygun biçimde işlemesini sağlamak, idare etmek, tedvir etmek. 2. -i Birinin bir konudaki etkinliğine, çalışmasına yön vermek, birini yönlendirmek.  İnsan yönetimin çok sayıda izdüşümünü oluşturdu: Feodal, otoriter, demokrat

İNSANIN BİLGİYLE TRAJEDİSİ

Resim
     Birçok kez bahsettiğimiz gibi “insanın trajedisi” aleti bulmasıyla başladı. Söz konusu bu aletin icadı insanın aklını fark ettiğini ve ona hükmettiğini gösteriyordu. Ancak elbette ki buraya kadar herhangi bir yanlışlık yoktu; yaşadığı doğa oldukça sert ve çetindi. Sonuçta insan o aleti eline almasaydı güçsüzlüğünde ezilecek ve yok olacaktı. Dolayısıyla insan da sert olmak zorunda kaldı. Bu sertlik hali, kültürel aktarımla birlikte kendi türünde de geçerli olmaya başladı. Bu noktada Thomas Hobbes’a göre yaşanan paradoks şöyle başladı: “(…) Hobbes için insanlar arasındaki doğal eşitlik sürekli bir çatışmanın imkan zeminidir. Eşitliğin yol açtığı genel güvensizlik savaşı üretir. Savaşın üç temel nedeni bu doğal eşitlik üzerinde, bu doğal zemin üzerinde iş görür. Öyleyse bunlar doğa durumundaki savaşın doğal nedenleridir: "Böylece insan doğasında [in the nature of man], üç temel kavga nedeni buluruz: birincisi, rekabet; ikincisi, güvensizlik; üçüncüsü, şan." Unutulmamalıdı

Bilmek İsteyen İnsanın Hikayesi / Uçan Salyangoz Yazdı

Resim
 Homeros ve Hesiodos gibi epik şiirler, efsaneler, destanlar yazan ozan ve şairler neden ortaya çıktı? Bizlere ne anlatmaya çalışıyorlardı? O zamanki dünyanın ve günümüzdeki dünyanın mitoslarla, eposlarla nasıl bir bağlantısı olabilir? Elbette bu soruların iç içe, çok detaylı ve uzun hikayeleri var. Ama tüm bunlara “bilmeyi isteme arzusunun” içinden bakmayı şu an için yeterli görüyorum. Aristoteles’in ‘Metafizik’ adlı eseri şu cümleyle başlar: ‘ Bütün insanlar doğal olarak bilmek ister. ’ Bir de cümleyi şöyle kuralım; bütün mitoslar insanın bilmeyi isteme arzusunun sonucunda doğmuştu. Peki, nedir bu mitos? Bize bilmediğimiz ve merak ettiğimiz evren hakkında neler anlatabilir? Önceleri, bilmek isteyen insan, evrenin nereden geldiğini ve nereye doğru gittiğini, bu evrendeki insanın yerini ve yazgısını, her şeyin ve insanın nasıl yaratıldığını; savaşçı ve abartılı tanrıları, devleri, farklı şekillerdeki yaratıklarıyla kendilerini ve etraflarını saran büyülü ve bilinmez evreni anlatmaya ça