Fotoğraf: CNNTÜRK
Sual eylen bizden evvel gelene. kim var imiş biz buralarda yoğ iken
Yunus Emre
Kıtalar arası şehirler kaç tane diye düşündünüz mü hiç? İlk akla İstanbul gelir şüphesiz. Belki de sonra Çanakkale… Konuya hakim olanlar da sıralamaya devam ederler: Atyrau (Kazakistan) , Orenburg (Rusya), Süveyş (Mısır). Konuya hakim olun yahut olmayın İstanbul’un içinden boğaz geçen tek şehir olduğu aklımızdan çıkarmamız gerekiyor. Sondan söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Bu şehri tanımak için İstanbul Arkeoloji müzesini gezmeniz lazım. Öyle ki, şehrin şehir değil de sadece balıkçı köylerinden ibaret olduğu zamanlardan kalıntılar vardır bu müzede. Yetmez, iki kıtanın üstüne kurulu olan şehrin henüz ayrı olmadığı yani, Asya ile Avrupa’nın birleşik olduğu zamanlardan başlar anlatmaya. Tam bu noktada meraklısına ufak bir dip not vermek istiyorum: Marmaray kazılarında iki kıtanın birleşik olduğu zamanlara ait İstanbul boğazının içinde insan mezarları bulundu. Bununla ilgili “benim müze gezecek vaktim yok” diyorsanız, Marmaray’ın Yenikapı durağından çıkar çıkmaz sağ tarafta kalıntılar sergilenmekte. Bir göz atarsınız.
Osmanlı yedi tepeli şehre kurdu başkentini. Çünkü Bizans (Doğu Roma) yedi tepeli şehirde kurulmuştu. Hemen Sıralayım:
· Topkapı Sarayı tepesi.
· Çemberlitaş tepesi.
· Beyazıt tepesi.
· Fatih tepesi.
· Yavuzselim tepesi.
· Edirnekapı tepesi.
· Kocamustafapaşa tepesi.
Adı üstünde Fatih’in yaptırdığı Topkapı Sarayı’nın olduğu
tepelerden birisi Topkapı Sarayı tepesi. yanında Fatih tepesi denilen bölge Fatih Sultan
Mehmet Camii’nin olduğu tepe. Yavuzselim tepesi ise dedesinin
karşı tepesine Yavuz Sultan Selim’in kendi adını taşıdığı camiinin bulunduğu
tepeye verilen ad. Diğer tepelere de bir çok bürokratın camii yaptırmış. Bunların büyük bir
kısmını Mimar Sinan’nın yaptırdığı da bilinmekte. Eğer buraları gezmek
isterseniz. Metro’nun Haliç durağında inip Eminönü’ne yüzünüzü çevirin. Ama
ondan önce durağa ait köprüden bir haliç manzarasının tadını çıkarın. Haliç
konusuna başka bir yazıda geleceğim o yüzden yazının bu kısmında anlatmayacağım. Ama
sadece burada padişahların sandallarının keyif çatmak için nasılda süzüldüğünü
hayal edin. Ha bu arada birazda olsa deniz meraklısıysanız Selah Birsel’in "Boğaziçi Şıngır Mıngır" kitabını okumanızı tavsiye ederim. Bu kitapta İstanbul
Boğaz’nın her bir köşesinin detaylı tarihini hikaye anlatır gibi anlattığı gibi
birde padişah sandallarının işlemelerinin detaylarından da bahsetmekte.
Şimdi yolumuza devam
edebiliriz.
Öncelikle Tarihi yarımada’ya hoş geldiniz. Burası anlat
anlat bitmez. O yüzden bölüm bölüm yazacağım.
Kafamızı biraz yukarıya kaldırdığımız zaman Yavuzselim tepesi
bizi karşılıyor. Üstünde az önce bahsettiğim camii var. Buraya birkaç dolambaçlı
yoldan çıkabilirsiniz. Yokuş sizi biraz zorlayacaktır. Ama buna değecek emin
olun. Çünkü, sizi İstanbul’u en güzel gören yerlerden biri bekliyor. Bunun için
büyük bir kampus sizi karşılıyor. İçinde mescitler, medreseler, havuzlar,
parklar mevcut. Haliç’den devam edersek eğer karşımıza şimdilerde azınlıkta
kalmış kalaycılar çarşısı çıkıyor. Turistlik bir bölge olduğu için fiyatlar
biraz cep yakıyor. Hemen yanında Fatih’in
yaptırdığı tarihin en eski çarşılarından biri olan Mısır çarşısı geliyor.
Baharat yolunun sonunda bulunan Mısır Çarşı’sı içinde çeşitli baharatlar
mevcut. Çarşı’nın içinde ki kokunun sizi büyüleyeceğinin garantisini verebilirim.
Bunun yanında çarşının çatısının açık olduğu zamanlarda çıkarsanız İstanbul’u en güzel gören yerlerden biri ile
karşılaşabilirsiniz.
Çarşıdan çıkıp denize doğru gittiğiniz zaman Eminönü iskelesi
karşılar bu sefer sizi. Bu iskele daha önceleri yoktu şüphesiz. Ancak bu bölge
bir çok ülkenin işgaline uğradığı için defalarca iskeleler kurulmuş ve çeşitli
sebeplerle bu iskeleler çökmüş, yok olmuştu. Savaştan dönen yeniçeriler bu
iskelelerden iner Topkapı Sarayı’na doğru yürüyüşe geçerlerdi. Hatta bu
yürüyüşe geçen askerleri selamlamak için Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olan
Gülhane parkı’nın dışında bir konak bulunur. Gülhane parkından yukarı çıkmadan
aşağıda Sirkeci semti bulunur. Burası Eminönü’nün arka kapısı gibidir. Burada bir
birine pek de uzak olmayan iki önemli mimari bulunur. Bunlardan bir tanesi
Sirkeci tren garı. Almanya’ya çalışmaya giden işçiler buradan Avrupa’ya giderlerdi.
Anadolu’dan Avrupa’ya trenle geçmek isteyenler ise Haydarpaşa tren garından
Haydarpaşa limanına yanaşan arabalı vapur ile (ki içinde araba değil tren
vardı) sirkeci garına yanaşır buradan yoluna devam ederdi. Bir diğer mimari
ise, İstanbul Avrupa yakası PTT müdürlüğü binası. İçinde PTT müzesinin de
bulunduğu bu mimari, Avrupalı bir mimara yaptırılmış. Halen müthiş bir görkem
ile sirkeci de gözükmekte.
Bu kadar gezmeye yorulduk tabi. Hemen sirkeci garı’nın
yanında Konya pidecileri var. İsterseniz orada güzel bir pide yiyip yolunuza
devam edebilirsiniz.Ama yine olmazsa et çarşısı hemen yanında. Gerçi benim pek
hoşuma gitmiyor oranın et lokantaları. Fiyatları yüksek ve tadı ilgimi çekmiyor.
Gülhane Parkı’na doğru giderken yokuş biraz diktir. Sol
tarafta İstanbul Valiliği bulunuyor. Valilik Osmanlı döneminde Sadırazamların
konağı gibi kullanılmaktaydı. Az ilerisinde İran Konsolosluğu bulunmakta.
Konsolosluk binaları hangi ülke tarafından kiralandıysa genel olarak o bölgenin mimarisini temsil
ettiği için İran Konsoluğu da bu geleneği bozmamış vaziyette. Konsolosluğun
hemen yanında İran ilkokulu mevcut. Cağaloğlu olarak geçen bu bölge, uzun bir
dönem matbaacılar ve gazetecilerin merkezi olmuş vaziyetteydi. Bunun temel
sebebi şüphesiz, devletin yönetim merkezi olan Topkapı sarayı’na olan
yakınlığıydı. Sultan Ahmet meydanına doğru gidiyoruz. Bu meydan oldukça önemli.
Bunun sebebini ve tarihi yarım adanın turunu daha sonra ki yazıda anlatacağım.
Bin bir direkli Haliç'inde akşamlar
Adalarında bahar Süleymaniye'nde güneş
Ey sen ne güzelsin kavgamızın şehri
İstanbul
************************************************************************
*Gezi yazısı sırasında anlatılan hemen hemen her yer için daha sonra başka başlıklar açıp detaylıca anlatmaya çalışacağım. Yazı oldukça uzun olacak o yüzden hemen olabilecek bir durum olmadığını hatırlatmak isterim.
---
Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için Patreon linki üzerinden bize bir kahve ısmarlamanız size hiçbir şey kaybettirmeyecekken bize çok şey kazandıracak.
https://www.patreon.com/kitapdedektifiyiz
Çok güzel bir anlatım okurken adeta gezindim tarihi yarim adada kalemine bileğine sağlık yolun açık olsun .
YanıtlaSil