Bu şehirde yağmur altında dolaşılır
Limandaki mavnalara bakıp
Şarkılar mırıldanılır geceleri.
Bu şehrin sokakları çoktur,
Binlerce insan gelir gider sokaklarında..
Her akşam çayımı getiren
Ve bir Beyaz Rus olmasına rağmen
Hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir.
Orhan Veli Kanık
Şeyh Bedreddin’in mezarlığından çıktığımızda, Türk ocağının
kapısından sağ tarafa dönüyoruz. Bu sefer Sultan Ahmet’e değil daha yukarıya
doğru yürüyoruz. Hafif rampa bizi biraz zorluyor. Bulunduğumuz yolun sağ
tarafından tarihi bir çok camiinin yanında bürokratlara ait olduğu belli olan
irili ufaklı mezarlıklar mevcut. Neden diye aklınızı kurcalayabilir. Hemen
açıklamasını yapmak gerekir. Burası Doğu Roma zamanından Osmanlı’nın son
dönemlerine yakın bir döneme kadar mezarlık olarak kullanılıyordu. Kıyaslamak
amacıyla şöyle bir benzetme yapayım: “Günümüzün Zincirlikuyu mezarlığı” gibi.
Ancak o zamandan bu zamana bu kadar mezarlık kalmış vaziyette. Bunun yanında
sağ tarafta sıradan diyebileceğimiz bir apartmanın giriş katında basın müzesi
tabelası dikkatimizi çekiyor. İçeri giriyoruz. Müze dediğimize bakmayın, tabela
herkesi yanıltıyor. İçeride birkaç eski matbaa makinesi mevcut. Basın
sektöründe bulunan kişilerin oluşturduğu bir derneğin giriş katı burası. İlk
girişte de Dünyanın dört yanından toplanmış olan oyuncaklar mevcut. Müzenin
maalesef tek dikkat çeken noktası burası. Geri kalan kısımların hepsi bozulmuş,
atıl bırakılmış, toz pas içeresinde makineler mevcut. Buradan çıkıp yine sağ
tarafa doğru devam ediyoruz. Yine az ileride ufak bir mezarlığın yanında bir
tarihi han dikkatimizi çekiyor. İçeri giriyoruz. Osmanlı döneminde olduğunuzu
hissettirecek bir atmosfer mevcut. Burada nargile içmenizi tavsiye ederim. Eğer
nargile sevmiyor musunuz? O halde üzülmeyin, gazozları da pek bir lezzetli. İçeride
ufak tefek incik boncuklar dikkatimizi çekiyor. Ufaktan ufaktan buradan da
çıkalım. Yine yönümüz aynı. Karşımızda bu sefer Çemberlitaş denilen bölge
çıkıyor. Doğu Roma yapısı olan bu yer hakkında ayrıca yazı yazacağım elbette.
Ancak kısaca dönemin imparatorunun heykelinin yanında başka dönemlerde Zeus heykelini de üstünde taşımış olan 35
metrelik bir çember. Osmanlı’nın döneminin padişahı tarafından, insanların
başına taş parçaları düşüyor diye çember halkalar taktırıldı. Çemberli taşın
hemen arkasında Mısır çarşı’nın bir girişinin yanında birde Osmanlı’nın ilk
batılı tarzda yapılan Barok mimarisinin yer aldığı bir camii yer alıyor. Ki
bunun da hikayesini daha sonra anlatacağım. Biz şimdi Çemberlitaş’ın yanından yolumuza
devam edelim. On - on beş dakikalık yürüme mesafesi sonrasında Beyazıt meydanı
karşımıza çıkıyor. Meydandan sağa doğru ilerlediğimizde Beyazıt otobüs
duraklarının önünden, Beyazıt camii’nin hemen yanından uzanan dar ama büyük Arnavut
kaldırım taşlarından yapılma merdivenler bizi sırtlarına alıyorlar. Meydanın
asıl göbeği bizi karşılıyor şimdi. Sağ taraf camii, karşımızda Fatih Sultan
Mehmed’in emri ile 1453 yılında kurulan İstanbul Üniversitesi. Burası hakkında
anlatacak bir düzine şey var. Ancak buda diğerlerinin kaderini taşıyor. Daha
sonra ki yazılarda detaylı anlatım J Camii’nin az arkasında
Merkez kütüphanesi mevcut. Bulamayacağınız kaynak, herhalde henüz basılmamış
olan burada. Basılan her kitaptan en az bir kopya burada mevcut. Ancak sadece
fotokopisinden bir kopya alabiliyorsunuz. Kütüphanenin kapısından çıkıp sola
dönünce Tarihi sahaflar çarşısı sizi karşılıyor. Osmanlı’nın nice kitap ciltçilerinin
yer aldığı bu yer şimdilerde korsan kitapların “bandrol ile” fetiş fiyatlara satıldığı,
üç kağıtçıların cirit attığı bir yer halini aldı. İstanbul’da ki sahaflar
üzerine bir yazı yazmak elbette şart. O da gelecek daha sonra ki yazılarda.
Sahaflar çarşısının girdiğimiz yerinden değil de arka tarafından çıkmak
isterseniz Mısır çarşısının yine bir kapısı ile karşılaşıyorsunuz. Bakın dikkat
ederseniz yazı dizisinin başından beri kaçıncı kapı bu. Ama biz girdiğimiz
yerden hemen çıkalım. Daha gezecek çok yer var. Kapının önünde koca bir Çınar
var. Çınar’ın başında da ak sakallı bir amca. Evet bu masal değil de nedir?
İstanbul zaten böyle bir şehir! Masallar şehri. Ak sakallı amcam emekli
olduğundan beri bu ağacın başından ayrılmamış. İsmi: Hüseyin Avni dede. Youtube’da
Cep hikayeleri kanalında izleyebilirsiniz onu. Ama şimdi yolumuza devam etme
vakti! Üniversitenin hemen solunda ki o yoldan gidiyoruz şimdi. Ta ki Sülemaniye
kurufasülcelerine kadar. Erzincan’ın meşhur kurufasülyesi bunlar. Odun ateşinde
çömlekte pişiyor. Üstünde de kırmızı acı biberler. Tadı et gibi oluyor. İtiraf
etmek gerekirse kurufasülyeyi onlar bana sevdirdi. Sülamaniye kütüphanesi solda
kalıyor. Ara sokakların o tarafta. Tabelasını görürsünüz zaten. Buranın hemen
yanında sağ tarafta aynı isimli tarihi bir camide mevcut. Muhteşem bahçesinin
yanında çok görkemli bir camii olduğunu söylemek gerekiyor. Camiinin yanından
tek bir yol geçiyor. Orayı takip ederseniz bu sefer de sizi Mimar Sinan’ın
mezarlığı karşılıyor.Ki hemen ekleyelim, Mimar Sinan hakkında da yazılar da sitede
daha sonra ki zamanlarda çıkacak. Hemen solunda ki kafelerde İstanbul’u gören
en iyi manzaralara sahipler. Gece vakti, muhafazakar kişilerin eğlence merkezi
oluyor buralar. Buradan aşağıya doğru inersek eğer dik bir yokuştan inmek
zorunda kalıyoruz. Kolay değil, yedi tepeden birisi burası. Yolumuz o takdirde
tekrar Eminönü’ne çıkıyor. Ama Mimar Sinan’ın mezarlığının yanından sağa
dönersek çok düzenli şekilde dizilmiş eski dükkanlar karşılıyor bizi. Hadi Beyazıt
meydanına geri dönelim orada güzel bir kütüphane bizi bekliyor. Meydandan solda
kalan otobüs duraklarına değil de sağ taraftan sanki Laleli’ye gidiyor gibi
gidersek eğer, Yeniçeri caddesinin solunda Orhan Kemal Halk kütüphanesi bizi
karşılıyor. İstanbul Üniversitesi Hukuk fakültesi kütüphanesiyle karşılıklı
komşular. Kütüphanenin özelliği tarihi bir yapı olması. Fatih’in İstanbul’u
fethi öncesinde darphane olarak burayı kullanmasının yanında, Topkapı sarayı
yapılana kadar bu görevi yerine getirmeye devam etmiş. Topkapı sarayı yapılınca
da darphane buraya taşınmış. Bir çok görev için kullanılmaya devam etmiş bu
bina. Ancak en son kütüphane olarak görevini güzel bir şekilde
gerçekleştiriyor. Benim İstanbul’da olduğum her zaman uğrak yerlerlerimden
biridir hatta. Hadi şimdi de Saraçhane tarafına gidelim mi? Hava oldukça sıcak
ama. Biraz soluklanalım öbür yazıya kadar.
Şimdilik hoşçakalın!
---
Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için Patreon linki üzerinden bize bir kahve ısmarlamanız size hiçbir şey kaybettirmeyecekken bize çok şey kazandıracak.
https://www.patreon.com/kitapdedektifiyiz
Yorumlar
Yorum Gönder