Kayıp Tanrılar Ülkesi: Mitoloji Mi Yoksa Siyasi Mi?
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Her şey Berlin’de enerji sektöründe kendini ispatlamış bir şirketin yazılım çalışanı Cemal’in evinde öldürülmesi ile başlar. Olay yerine gelen başkomiser Karasu ve yardımcısı Becker, Cemal’in öldürülüş şekline odaklanır. Zira cinayetin, antik dönem baş tanrısı Zeus’a adandığı izlenimi edinirler. Başlangıçta bu durum “Zeus’a inanan mı kaldı?” şaşkınlığı ile kendilerine çok saçma gelse de ipuçlarını takip ettikçe işler çok fena karışmaya başlar. O kadar ki; Cemal’in Türk kökenli ve eşcinsel olmasından dolayı husumetli olduğu Neo Nazilerden şüphelenmeye başlarlar. Yetmez, cinsel yöneliminden dolayı Cemal’i ailesinin ret ettiği ortaya çıkar.
Tüm bunları tek tek bulmaya başlayan iki polis memurunu çok büyük bir sıkıntı beklemektedir: Katil oldukça hızlıdır ve Cemal’den sonra üç cinayet daha işlemiştir!
Cinayetler Berlin’de başlar ama “sürpriz” iki isimin yardımıyla Bergama’da sona erer.
Yazarın politik görüşlerini oldukça açık bir şekilde kurguladığı; hatta neredeyse politik polisiye türünde tanımlayabileceğimiz Kayıp Tanrılar Ülkesi; faşizmin nasıl tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini gözler önüne seriyor. Mitoloji ve arkeolojiden oldukça beslenmiş olan kitabın içinde on iki bölüm polisiye, diğer on iki bölüm mitoloji içeriyor.
Ancak ne mitoloji ne de polisiye birbirinden ayrı kurgulanmamış. Hatta mitoloji hikayeleri, kitabın sıradaki bölümlerini tahmin için rehber niteliği taşıyor. Özellikle on ikinci bölüme geldiğiniz zaman karşımıza çıkan mitolojik hikaye, dikkatli okuyucular için tüm kurguyu birleştiriyor.
Dinler tarihine de “tadımlık” giren kitabın özellikle şu bölümü çarpıcı:
“Peki, Zeus’a ne oldu Şef? Mitolojide diyorum, onu da oğullarından biri
mi alt etti?”
Hiç düşünmemişti Yıldız.
“Zannetmem! Ama Zeus’un Roma İmparatorluğu’nda ‘Jüpiter’ adını aldığını
biliyorum. Aynı tanrı ama ismi değişik. Sonra da Roma İmparatorluğu
Hristiyanlığı kabul etti. ‘Sonra’ dediğime bakma; 1 günde olmadı bunlar,
yüzlerce yıl sürdü. Böylece Jüpiter’in yerini tanrı, oğlu İsa ve kutsal ruh
aldı.” [1]
Kurgusu çok iyi olan ve bu yönüyle okuyucuyu etkisinde bırakan romanın olay yerlerinin yeteri kadar tasvir edilmemesinin yanında bazı bölümlerin karakterler aracılığıyla değil de yazarın kendi yorumları ile yazılmış olması küçük pürüzler yaratmış. Ancak buna rağmen Kayıp Tanrılar Ülkesi’nin dönem olarak 2021 yılında geçiyor olması, çoğu geçmiş zamanda yaşanan polisiyeler ile karşılaştırınca oldukça iddialı olduğunu söylemek mümkün.
Yukarıda bahsettiğim gibi “sürpriz sona” hazır olun. Şaşıracağınıza eminim!
[1] Ahmet Ümit - Kayıp Tanrılar Ülkesi, YKY, Haziran 2021, syf 310
---
Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için Patreon linki üzerinden bize bir kahve ısmarlamanız size hiçbir şey kaybettirmeyecekken bize çok şey kazandıracak.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder