Kayıtlar

animasyon etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

20 y.y. Felsefesi

Varoluşçuluk ve Önemli Temsilcileri Varoluşçuluk, bireyin kendi varlığını ve anlamını yaratma sorumluluğunu vurgulayan bir felsefi akımdır. Varoluşçulara göre, insan varlığı, önceden belirlenmiş bir öz veya anlam taşımaz. İnsan, kendi seçimleri ve eylemleriyle anlam yaratır. Bu nedenle, varoluşçuluk, bireysel özgürlük ve sorumluluğu ön plana çıkarır. Önemli Temsilciler: Søren Kierkegaard: Varoluşçuluğun öncülerinden biri olarak kabul edilir. İnanç, kaygı ve bireysellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Friedrich Nietzsche: Güç iradesi, Üstinsan ve Tanrı'nın ölümü gibi kavramlarla varoluşçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. Jean-Paul Sartre: Varoluşçuluğun en tanınmış temsilcilerinden biridir. "Varoluş özden önce gelir" sözüyle varoluşçuluğun temel tezini özetler. Simone de Beauvoir: Kadınların varoluşsal durumunu ve cinsiyetçiliği ele alarak varoluşçuluğa yeni bir boyut kazandırmıştır. Postmodernizm: Eleştir

ANİMASYON: BİR SANATIN VE ENDÜSTRİNİN DERİNLİKLERİ

Resim
Animasyon, günümüzde dijital dünyanın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Bu sanat formu, film ve televizyondan, pazarlamaya kadar geniş bir yelpazede etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Animasyon, tarih boyunca çeşitlenerek evrim geçirmiş ve günümüzdeki teknolojik gelişmelerle birleşerek muazzam bir çeşitlilik kazanmıştır. Tarihi Gelişim Animasyonun tarihi, ilk olarak basit gölge oyunları ve taş devri duvar resimleriyle başlar. Ancak, gerçek anlamda animasyon, 19. yüzyılın sonlarına doğru sinema ve fotoğrafçılığın yükselişiyle birlikte gelişti. George Méliès gibi pionerler, ilk animasyon tekniklerini kullanarak sinema dünyasına yeni bir boyut kattılar. Animasyon Türleri Animasyon, zamanla farklı türlerde evrim geçirdi. Geleneksel animasyon, el çizimi teknikleriyle başladı ve zamanla dijitalleşerek 2D ve 3D animasyona dönüştü. 2D animasyon, dijital ortamda geleneksel çizgi film tekniklerini kullanırken, 3D animasyon, karakterlere derinlik kazandıran üç boyutlu modellerle

Ne güzel şey hatırlamak seni

Resim
Çizgi filmleri çocukluğumdan beri izleyen birisi olarak, insanın hayal gücünü oldukça geliştirdiğini biliyorum. Hatta bunun yanında reklam izleyen çocukların da hayal gücünün gelişkin olduğuna dair kanıtlar mevcut. Bu durum hakkında kesin konuşabiliriz. Çünkü, bir çok ülkede yapılan araştırmalar yahut anket sonuçları bu konuda hem fikir. Bunun yanında elbette ki çizgi filmler, izleyicisine bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Katılırsın ama katılmazsın fark etmez. Bu noktada oyuncakların durumuna çok benzerlik gösterir çizgi filmler. Hitler, iktidara gelmeden hemen önce Alman çocuklarına bir çok propaganda amaçlı oyuncak dağıtmıştı. Hatta bu oyuncakların kopyalarını İstanbul Oyuncak Müzesi’nde görebilirsiniz.  Oyuncaklarla Hitler, resmi geçit töreninde törenden bir kesit daha...  Hitler'in oyuncaklar ile Berlin'de kitapları yakma anı   Yahut, anarşist düşünceye sahip olduğu bilinen Belçikalı karikatürist Pierre Culliford’un yarattığı şirinler çizgi dizisi de

Sen kış uykusundan uyana bildin mi?

Resim
Vicdan, güçlüleri korkutmak için düşünülmüş, korkakların kullandığı bir sözcükten başka bir şey değildir. - Shakespeare Durağan, uzun soluklu filmlerden yahut da aynı mekanda uzun diyaloglu filmlerden bahsederken “Nuri Bilge Ceylan” ismi muhakkak geçer. Bunu “sıkıcı” sıfatı yerine kullanırlar. Öyle ki bu durum artık klişe olmuştur. Ancak bu klişe sözü söyleyenler kişinin yahut toplumun kendi içinde dahi zıtlıklar barındırdığından, dolayısıyla da sanatında bundan bağımsız şekilde düşünülmemesi gerektiğinden pek haberdar değillerdir. Başka bir deyişle,  sinemayı sürekli tek tip halde düşünmek,  sinemadan hiçbir şey anlaşılmadığı anlamını taşımakta. Bu, alışılmış sinemanın diğer her şey gibi sürekli biri yahut birileri tarafından değiştirilmesi, üzerine yeni bir şeyler koyması anlamına gelir. Aynı bilim gibidir bu durum. Tez, sentez, antitez. Charli Chaplin gelinceye kadar sessiz sinemanın pekte tat verdiği söylenemez. “12 Kızgın adam” filmi gelinceye kadar tek bir sahnede dur

Rüzgar yükseliyor (mu?) Bir Hayao Miyazaki film eleştirisi

Resim
Hayao Miyazaki sadece Japonya’da değil aynı zamanda Dünya animasyonunda yaşan bir efsane olduğunu söylemeye gerek yok. Çevrisi yapılmış olan tüm filmlerini bitirmeye çalışıyorum. Her biri ayrı bir ders niteliğinde olan bu animasyonların el çizimleriyle yapıldığını belirtemeden edemeyeceğim. Filmlerinde sınıfsal ayrımlara sıklıkla değinilirken aynı zamanda çözümün insanlıkta olduğunun altı defalarca çiziliyor. Filmlerin bir diğer özelliği ise, klasik animasyon filmlerinden farklı olarak fantastik konuları bile sınıfsal bir çıkarımla ile işleyebilmesi. Yetmiyor, filmlerinde ki kalite düzeyini öyle yükseklere dikiyor ki en sonunda diğer animasyonlarla yarıştırmayı bırakın, Hayao’yu Hayao ile yarıştırmaya başlıyorsunuz. İşte böyle filmlerden bir tanesi de ingilizce orijinal adı “Kaze tachinu” olan, türkçeye ise “Rüzgar Yükseliyor” ile çevrilen 2013 yılı yapımlı film.  Konusuna gelince, Tatsuo Hori'nin kısa öyküsü üzerine olan Kaze tachinu adlı mangadan alan film, Jiro Horikoshi'