CAN SIKINTISI ÜZERINE FELSEFI VE MODERN YAKLAŞIMLAR

 Can sıkıntısı, insanlık tarihi boyunca bireysel ve toplumsal bir mesele olarak tartışılmıştır. Bu duygu, yalnızca basit bir ruh hali değil, insanın varoluşsal sorularını ve anlam arayışını yansıtan derin bir olgudur. Tarihten modern zamana kadar uzanan bu kavram, felsefi analizlerle zenginleşmiş ve modern yaşamın etkileriyle dönüşüme uğramıştır. Makalenin Amacı   Bu makalede, can sıkıntısının tanımından başlayarak, felsefi yaklaşımlar, modern toplum üzerindeki etkileri ve çözüm önerileri detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Can Sıkıntısının Tanımı ve Doğası Can Sıkıntısı Nedir? Can sıkıntısı, genellikle bir şey yapma isteksizliği, yaşamın monotonluğu ya da bir amaçsızlık hissi olarak tanımlanır. Bu duygu, bireyin içinde bulunduğu çevresel koşullardan kaynaklanabilir ya da içsel bir huzursuzluğun dışavurumu olabilir. - Seneca ve Antik Dönem: Antik Yunan ve Roma döneminde düşünürler, insanın günlük yaşamının rutinlerinden kaynaklanan monotonluğa dikkat çekmişlerdir. Özellikl

Sen kış uykusundan uyana bildin mi?




Vicdan, güçlüleri korkutmak için düşünülmüş, korkakların kullandığı bir sözcükten başka bir şey değildir.

- Shakespeare

Durağan, uzun soluklu filmlerden yahut da aynı mekanda uzun diyaloglu filmlerden bahsederken “Nuri Bilge Ceylan” ismi muhakkak geçer. Bunu “sıkıcı” sıfatı yerine kullanırlar. Öyle ki bu durum artık klişe olmuştur. Ancak bu klişe sözü söyleyenler kişinin yahut toplumun kendi içinde dahi zıtlıklar barındırdığından, dolayısıyla da sanatında bundan bağımsız şekilde düşünülmemesi gerektiğinden pek haberdar değillerdir. Başka bir deyişle,  sinemayı sürekli tek tip halde düşünmek,  sinemadan hiçbir şey anlaşılmadığı anlamını taşımakta. Bu, alışılmış sinemanın diğer her şey gibi sürekli biri yahut birileri tarafından değiştirilmesi, üzerine yeni bir şeyler koyması anlamına gelir. Aynı bilim gibidir bu durum. Tez, sentez, antitez.

Charli Chaplin gelinceye kadar sessiz sinemanın pekte tat verdiği söylenemez. “12 Kızgın adam” filmi gelinceye kadar tek bir sahnede durağan bir filmin saniye saniye merak edildiği olmamıştır. Yahut da Türkiye’de  Şener Şen’in oynadığı “zengin mutfağı” filmi çıkıncaya kadar… Kovboy filmleri “iyi kötü ve çirkin” ile izlenir olmuştur.  Hayao Miyazaki animasyonları ile çizgi filmlerin de politik olabileceği anlaşıldı. Listeyi daha da uzatabilirim. İşte  Yönetmenliğini Nuri Bilge Ceylan’ın senaristliğini ise yine Nuri Bilge Ceylan ile birlikte Ebru Ceylan’ın yaptığı 2014 yapımı “Kış uykusu” filmi de sinema tarihine yeni bir özellik taşıyanlardan bir tanesi. Film, içerdiği ciddi bir sınıf eleştirisi, kara komedi detayları ve portre çalışmaları ile Türk sinemasının çıtasını oldukça yükseğe taşımaktadır. Kış Uykusu, sınıfsal eleştirinin saldırmadan, karikatürize etmeden, düşmanlık üretmeden veya kahraman yaratmadan da başarılabileceğini göstermesiyle dünya sinema diline yeni bir soluk getirdi.   

Usta oyuncuları içinde barındıran film, Haluk Bilginer’in canlandırdığı Aydın isminde sınıfsal olarak küçük burjuva olan ve kişilik olarak da hem sınıfının yozluğunu taşıyan hem de aydın geçinmeye çalışan bir karakter. Aydın karakteri, sürekli olarak herkese akıl vermeye çalışmasıyla dikkat çekiyor. Aydın’ın çekişme halinde olduğu kız kardeşi Necla (Demet Akbağ) ve eşi Nihal (Melisa Sözen) , sürekli olarak Aydın ile sert tartışmalar yapıyor. Necla ile aynı sınıf karakterini taşıyan Aydın, 25 yıllık tiyatro oyunculuğundan emekli olup, babadan kalma bir oteli işletmeye başlıyor. Ancak o kadar tembellik yapıyor ki her söylenen şeyi unutuyor yahut umursamıyor. Filmde dikkat çeken nokta, Necla ile Aydın’ın bir birlerine zıt karakter gibi gözükmesine rağmen aslında aynı sınıfsal karakterde olmalarından dolayı kendileri hariç herkesi eleştirmeleri. Necla, eşinden boşanmış ve yalnız yaşamanın verdiği gel gitler ile boğuşurken, Nihal, yardım kampanyaları ile uğraşıyor. Üç karakterinde önceliği farklıyken, Aydın’ın babadan kalma kirada evleri bulunuyor. Bu evlerden bir tanesinde imam ve sabıkalı iki kardeşin ailesi oturuyor. Film, kiracılarla birlikte otelde hizmetlisi olan görevlinin Aydın ile olan ilişkilerini sınıfsallığın yanında anlatıyor. Aydın her şeyin yanında sürekli kendi ile yüzleşmeye başlıyor. Ve bunu her yaptığı an kamera bir kar görüntüsü ile seyirciyi baş başa bırakıyor. Yetmiyor, bir at alan Aydın, atın nehirden çıkartılırken nasıl yorgun olduğunu şaşkınlıkla izliyor ve atı aynı kendi durumuna benzetiyor. Aydın yüzleşmeyi tamamlayabilecek mi? Filmi izleyenler buna karar vermeli. Ancak filmin sonu nasıl olursa olsun Nuri Bilge Ceylan, 3 saati geçkin filminde yüzleşmenin nasıl yapılabileceğini, içine sınıf eleştirisini hiç eğrelti durmadan anlatmayı çok güzel bir şekilde başarmış. Size filmin içinde geçen sınıfsallığı açıkça belli eden şu nispeten uzun diyalog ile veda ediyorum:

-                     (…) Sorumu tekrarlamak zorundayım: Neymiş benim suçum? Hı? Nasıl bir suçmuş bu? Ne yapmışım ben sana? Hı?
-                      Doğru, aslında iyi öğrenim görmüş. Dürüst, hak gözeten adil bir insansın. Yani genel olarak böyle olduğun söylenebilir. Buna diyecek bir şey yok. Ancak yeri geldiğinde bu erdemleriyle insanı boğan, ezen, küçük düşüren, aşağılayan bir hava taşıyorsun. Bu dürüst düşünme tarzınla bütün Dünya’dan nefret ediyor gibisin. İnananlardan nefret ediyorsun. Çünkü inanmışlık sana göre az gelişmişlik. Kara cahillik belirtisi.Öte yandan, her hangi bir inanç, ideal taşımıyorlar diye inanmayanlardan da nefret ediyorsun. Yaşlıları, geri kalmışlıkları,tutuculukları, özgür düşünemedikleri için, gençleriyse özgür düşündükleri için, geleneklerinden kopuk oldukları için beğenmiyorsun. Halkın çıkarlarının, ülkenin çıkarlarının en önünde olması gerektiğini söyler durursun. Ama her karşına çıkandan hırsızmış, soyguncuymuş gibi kuşkulandığın için halktan da nefret ediyorsun. Nefret etmediğin insan yok neredeyse. Yalnız bir kez olsun, durumunu güçleştirebilecek bir davayı savunduğunu, kendine fayda sağlamayacak olan duygular beslediğini görebilmeyi çok isterdim. Ama bu mümkün değil.  


---

Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için Patreon linki üzerinden bize bir kahve ısmarlamanız size hiçbir şey kaybettirmeyecekken bize çok şey kazandıracak.  

https://www.patreon.com/kitapdedektifiyiz

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet Dönemi Roman Özellikleri

İNSAN NEDEN ANLATMAYA BAŞLADI ? / Uçan Salyangoz

Anı Türünün Özellikleri: Detaylı Bir İnceleme