Zafer Algöz’ü sinemadan tanımayan yoktur sanırım. Belki isim
olarak çıkartamayanlar varsa, fotoğrafına bakınca hemen tanıyı verir.
Oyunculuğu ile fazlaca güldüğüm bir kişi. Onu ilk, Ağır Roman filmi ile
tanıdım. O filmde, büyük ustalar ile çalışmasından ötürü kendini çok toy
gördüğü zamanlar. Yıl 1997. Ama biz daha geriye gidelim.1980’de Bursa Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü tarafından açılmış gençlik kurslarına katılıp 1985’de mezun
oldu. Aynı şehirde tiyatroya başladı. 1989 yılında İstanbul Devlet
tiyatrolarına tayin oldu. İşte tam o zamanlarda filmler diziler bir birini
kovalamaya başladı. Tabi o zamanlar yan rollerde oynuyordu ilk. Şimdi de gerçi yine
yan rollerde oynuyor ama bu sefer bir farkla gayet “ustaca”.
Kitapçılarda uzun süre liste başında olan ‘haşırt dı
bilekbord’ isimli kitabı, Algöz’ün yaşadıklarını yazdığı bir kitap. İtiraf etmek gerekirse başlangıçta bu
kitap çok popüler gözükmüştü gözüme. O yüzden okumamaya gayret ettim. Ama
birden yurt dışında yaşayan bir arkadaşımın bana kitabı hediye etmesiyle işler
değişti.Bir anı kitabı aslında. Acıda var tatlıda kitapta. Sanat dünyasının
arkasında neler dönüyor, dönmüş, normal insanlardan farklılar mı? Farksızlar mı?
Sorularının cevabını veriyor. İlk kitabının hemen sonrasında birde “Keş On Dı
Teybıl” kitabı çıktı. Önceki formatın devamı gibi devam eden bu kitapta da
diğer kitapta da bir çok isim mevcut. Ancak buna rağmen, kitapların başında
tiyatro metin kitapları gibi hepsinin ismi yer alıyor. Bu bir saygı ritüeli
gibi harika bir şekilde sunulmuş.
Kitapta kimler yok ki? Turist Ömer’den tutun, Öztürk
Serengil’e, oradan Can Yılmaz’a, ondan Aziz Nesin’e, oradan Hakkı Yeten’e,
ondan Kartal Tibet’e kadar herkes var. Hatta Öztürk Serengil’in bir çok cümlesi
kitaba esin kaynağı olmayı bırakın, kitaplara ismini vermiş. Öztürk Serengil’in
kumarda nasıl paraları yediğini, devlet büyüklerinin bile bir şekilde bu konuya
el atmak zorunda kaldığını güzel bir şekilde anlatmış. Buradan kumar
alışkanlığı olan başka dublaj sanatçılarından, ışıkçılara kadar anılarını
aktarıyor Algöz. Yetinmiyor, ismi pek bilinmeyen devlet konservatuarlarının
müdürlerinden dahi bahsetmiş. Bir çok sitemini de dile getirmiş.
Hazır
konservatuar demişken de Ankara’da ki okulun durumunu da anlatmış Muzip bir
kişi olan Zafer Algöz, filmlerde ki canlandırdığı karakterleri kimlerden
esinlendirip canlandığını dahi anlatmış.. Kitaplarının ön sözünde bir çok
kişinin bahsetmiş olduğu gibi Zafer Algöz, usta bir anlatıcı. Daha neler
anlatmış neler? Anlatmaya da devam edeceğim diyor. İlk kitabın nasıl bittiğini
anlayamazken, ikinci kitabın yarısına kadar bitirmekte çok zorlandım. Ancak
ikinci yarıdan sonra nasıl bittiğini anlayamadım. Bunda da iki sebep yatıyor. İlki,
ilk kitapta kısa kısa anılar anlatılırken ikincisinde konu bağlantıları bir
biriyle detaylıca yazılmış. İkincisi durum ise, ilk kitapta argo kelimeleri
törpüleyen Algöz’ün, ikinci kitapta bu konudan vazgeçtiğini söylemiş ve bir çok
küfrün yazılmasına sebep vermiş olması. Bu açıdan ikinci kitabın eleştirilmesi gerekiyor.
İyi okumalar!
---
Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için Patreon linki üzerinden bize bir kahve ısmarlamanız size hiçbir şey kaybettirmeyecekken bize çok şey kazandıracak.
https://www.patreon.com/kitapdedektifiyiz
Yorumlar
Yorum Gönder