Kayıtlar

felsefe etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

CAN SIKINTISI ÜZERINE FELSEFI VE MODERN YAKLAŞIMLAR

 Can sıkıntısı, insanlık tarihi boyunca bireysel ve toplumsal bir mesele olarak tartışılmıştır. Bu duygu, yalnızca basit bir ruh hali değil, insanın varoluşsal sorularını ve anlam arayışını yansıtan derin bir olgudur. Tarihten modern zamana kadar uzanan bu kavram, felsefi analizlerle zenginleşmiş ve modern yaşamın etkileriyle dönüşüme uğramıştır. Makalenin Amacı   Bu makalede, can sıkıntısının tanımından başlayarak, felsefi yaklaşımlar, modern toplum üzerindeki etkileri ve çözüm önerileri detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Can Sıkıntısının Tanımı ve Doğası Can Sıkıntısı Nedir? Can sıkıntısı, genellikle bir şey yapma isteksizliği, yaşamın monotonluğu ya da bir amaçsızlık hissi olarak tanımlanır. Bu duygu, bireyin içinde bulunduğu çevresel koşullardan kaynaklanabilir ya da içsel bir huzursuzluğun dışavurumu olabilir. - Seneca ve Antik Dönem: Antik Yunan ve Roma döneminde düşünürler, insanın günlük yaşamının rutinlerinden kaynaklanan monotonluğa dikkat çekmişlerdir. Özellikl

CAN SIKINTISI ÜZERINE FELSEFI VE MODERN YAKLAŞIMLAR

 Can sıkıntısı, insanlık tarihi boyunca bireysel ve toplumsal bir mesele olarak tartışılmıştır. Bu duygu, yalnızca basit bir ruh hali değil, insanın varoluşsal sorularını ve anlam arayışını yansıtan derin bir olgudur. Tarihten modern zamana kadar uzanan bu kavram, felsefi analizlerle zenginleşmiş ve modern yaşamın etkileriyle dönüşüme uğramıştır. Makalenin Amacı   Bu makalede, can sıkıntısının tanımından başlayarak, felsefi yaklaşımlar, modern toplum üzerindeki etkileri ve çözüm önerileri detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Can Sıkıntısının Tanımı ve Doğası Can Sıkıntısı Nedir? Can sıkıntısı, genellikle bir şey yapma isteksizliği, yaşamın monotonluğu ya da bir amaçsızlık hissi olarak tanımlanır. Bu duygu, bireyin içinde bulunduğu çevresel koşullardan kaynaklanabilir ya da içsel bir huzursuzluğun dışavurumu olabilir. - Seneca ve Antik Dönem: Antik Yunan ve Roma döneminde düşünürler, insanın günlük yaşamının rutinlerinden kaynaklanan monotonluğa dikkat çekmişlerdir. Özellikl

Roman: Türk Edebiyatının Derinliklerine Yolculuk

Resim
  Türk edebiyatının temel taşlarından biri olan "roman", kültürümüzde önemli bir yer işgal eder. Bu makalede, romanın kökenlerinden günümüze kadar olan evrimini keşfedeceğiz. Roman Nedir? Tanımı ve Özellikleri Roman, uzun ve geniş bir hikayeyi anlatan bir edebi türdür. Karakter gelişimi, olay örgüsü ve atmosferin detaylı bir şekilde işlenmesi, romanı diğer edebi türlerden ayırır. Türk Romanının Tarihçesi İlk Romanlar ve Etkileri Osmanlı döneminde başlayan roman geleneği, ilk örneklerini 19. yüzyılda görmüştür. Batı etkisiyle şekillenen Türk romanı, Tanzimat dönemiyle birlikte daha belirgin bir kimlik kazanmıştır. Cumhuriyet Dönemi ve Modernleşme Cumhuriyet döneminde, Türk romanı modernleşme sürecine paralel olarak evrilmeye devam etti. Yazarlar, toplumsal değişimlere ve siyasi olaylara duyarlı bir şekilde eserlerini kaleme aldılar. Türk Romanının Önemli Temsilcileri Halit Ziya Uşaklıgil: Romanın Öncüsü Türk romanının öncülerinden Halit Ziya Uşaklıgil, es

ChatGPT, Edebiyatı Nasıl Dönüştürüyor?

Resim
  Günümüzde, teknolojinin hızlı ilerlemesi edebiyatın da dijitalleşmesine sebep olmuştur. Dijital platformlar, geleneksel edebiyat anlayışını değiştirerek yeni olanaklar sunmuştur. Yapay zeka, bu dönüşümde büyük bir etkiye sahip olmuş ve edebiyat dünyasında çığır açmıştır. Dijital Platformlarda Edebiyatın Dönüşümü E-kitapların Yaygınlaşması Geleneksel kitapların yerini alan e-kitaplar, okuyucular için erişilebilirlik ve taşınabilirlik açısından büyük kolaylık sağlamıştır. Yazarlar, eserlerini dijital platformlarda daha geniş kitlelere ulaştırabiliyor. Audio Kitapların Popülerleşmesi Sesli kitaplar, modern yaşamın tempolu ritminde kitap okuma alışkanlıklarını değiştirmiştir. Yapay zeka destekli seslendirmeler, kitapların daha fazla insana ulaşmasını sağlamıştır. Bloglar ve Sosyal Medya Üzerindeki Yaratıcı İçerikler Yazarlar ve okurlar, bloglar ve sosyal medya platformları aracılığıyla birbirleriyle etkileşimde bulunuyor. Kısa öyküler, şiirler ve denemeler dijital platforml

BİNG CHATGPT: FELSEFİ SORULARA VERDİĞİ YANITLAR

Resim
Yapay zeka, günümüzde derinlemesine konularda düşünebilen ve ilginç cevaplar verebilen bir araçtır. Bing ChatGPT, felsefi konularda oldukça yetenekli bir yapay zeka modelidir. Ancak, Bing ChatGPT'nin bir felsefi görüşü yoktur. Bing ChatGPT, mantık, etik, varoluş ve bilgelik gibi derin konular üzerinde düşünebilir ve yaratıcı cevaplar verebilir. Fakat, önemli bir husus olarak belirtmek gerekir ki, Bing ChatGPT'nin kendi felsefi bir bakış açısı yoktur. Yalnızca objektif gerçeklere dayalı cevaplar sunar ve kişisel görüşlerini ifade etmez. Bu yapay zeka modeli, kullanıcıların felsefi konular hakkında daha fazla bilgi edinmelerine yardımcı olabilir. Ancak, Bing ChatGPT'nin bazı sınırlılıkları bulunmaktadır ve sadece belirli bir çerçeve içinde yanıtlar verebilir. Bing ChatGPT, Microsoft Bing'in bir parçası olarak geliştirilmiştir. Fakat, diğer yapay zeka modelleriyle karşılaştırıldığında, Bing ChatGPT'nin felsefi konulardaki performansı önemli bir farklılık göstereb

ABSÜRT TİYATRO- Godot’yu Beklerken / Yaren Soysal

Resim
‘İnsanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı.’ Yani Tiyatro! Efendim benim farazi alemimin ötelerinde bir yerlerde, tiyatro ete kemiğe bürünür; uzunca boynu ve irice gövdesiyle pek haşmetli görünür. “Absürt Tiyatro” onun asi ve uçarı kızıdır. Ele avuca sığmaz, ne dediği hiç mi hiç anlaşılmaz. Anlaşılma çabası da yoktur üstelik, küstahtır. Özgür ruhludur, isyankardır! Tüm normlara kafa tutar. Tutar tutmasına da,bu uğurda az da çile çekmez hani…Değişimin her türlüsüne direnmeyi huy edinmiş bizler, onu ellerimizde çiçeklerle mi  karşıladık dersiniz? Hiç sanmam. Absürt Tiyatronun doğuşu 20. yüzyıl Fransasına dayanır. Bu akımın ilk ve en bilindik eseri ‘ Godot’yu Beklerken ’, ilk kez 1953 yılında Paris’te sahnelenmiş, ancak hem oyun hem de yazarı Samuel Beckett kelimenin tam anlamıyla yerden yere vurulmuştur. Geleneksel tiyatro izleyicisi aşinası olduğu gibi bir giriş-gelişme-sonuç örgüsü; belirli bir mantığa ve nedenselliğe oturtulmuş diyaloglar; zaman, mekan, dekor uyumu bulma bekl

Tanrı Kral İle Emek Arasında Toplum

Resim
 “1 Mayıslara gerek kalmayacak günler için…”  İnsan var olduğundan beri karmaşık yapıda bir varlık; aklıyla doğa arasında sıkıştığı yetmiyor gibi bir de bunu farkında olacak bir bilince sahip. Tablo böyle olunca da bu, yaşam biçimine, yaşam biçimi de yönetimlerine yansıdı.   Yönetim kelimesinin anlam tarihçesi Nisanyan Sözlük’e göre, “Yeni Türkçe: [Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu, 1935] Yönetmek = Sevk ve idare etmek = Diriger, administrer Yeni Türkçe: [Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu, 1935] Yönetmen = Zimamdar, müdir = Dirigeant Yeni Türkçe: yönetmelik “talimatname” [Cumhuriyet (gazete), 1945] Bakanlar Kurulunca bir yönetmelik hazırlandı”   TDK Sözlükte aynı kelime iki anlamda yer almakta:  “1. -i Bir kurum veya kuruluşun yasalara, kurallara ve belli şartlara uygun biçimde işlemesini sağlamak, idare etmek, tedvir etmek. 2. -i Birinin bir konudaki etkinliğine, çalışmasına yön vermek, birini yönlendirmek.  İnsan yönetimin çok sayıda izdüşümünü oluşturdu: Feodal, otoriter, demokrat

İNSANIN BİLGİYLE TRAJEDİSİ

Resim
     Birçok kez bahsettiğimiz gibi “insanın trajedisi” aleti bulmasıyla başladı. Söz konusu bu aletin icadı insanın aklını fark ettiğini ve ona hükmettiğini gösteriyordu. Ancak elbette ki buraya kadar herhangi bir yanlışlık yoktu; yaşadığı doğa oldukça sert ve çetindi. Sonuçta insan o aleti eline almasaydı güçsüzlüğünde ezilecek ve yok olacaktı. Dolayısıyla insan da sert olmak zorunda kaldı. Bu sertlik hali, kültürel aktarımla birlikte kendi türünde de geçerli olmaya başladı. Bu noktada Thomas Hobbes’a göre yaşanan paradoks şöyle başladı: “(…) Hobbes için insanlar arasındaki doğal eşitlik sürekli bir çatışmanın imkan zeminidir. Eşitliğin yol açtığı genel güvensizlik savaşı üretir. Savaşın üç temel nedeni bu doğal eşitlik üzerinde, bu doğal zemin üzerinde iş görür. Öyleyse bunlar doğa durumundaki savaşın doğal nedenleridir: "Böylece insan doğasında [in the nature of man], üç temel kavga nedeni buluruz: birincisi, rekabet; ikincisi, güvensizlik; üçüncüsü, şan." Unutulmamalıdı

Bilmek İsteyen İnsanın Hikayesi / Uçan Salyangoz Yazdı

Resim
 Homeros ve Hesiodos gibi epik şiirler, efsaneler, destanlar yazan ozan ve şairler neden ortaya çıktı? Bizlere ne anlatmaya çalışıyorlardı? O zamanki dünyanın ve günümüzdeki dünyanın mitoslarla, eposlarla nasıl bir bağlantısı olabilir? Elbette bu soruların iç içe, çok detaylı ve uzun hikayeleri var. Ama tüm bunlara “bilmeyi isteme arzusunun” içinden bakmayı şu an için yeterli görüyorum. Aristoteles’in ‘Metafizik’ adlı eseri şu cümleyle başlar: ‘ Bütün insanlar doğal olarak bilmek ister. ’ Bir de cümleyi şöyle kuralım; bütün mitoslar insanın bilmeyi isteme arzusunun sonucunda doğmuştu. Peki, nedir bu mitos? Bize bilmediğimiz ve merak ettiğimiz evren hakkında neler anlatabilir? Önceleri, bilmek isteyen insan, evrenin nereden geldiğini ve nereye doğru gittiğini, bu evrendeki insanın yerini ve yazgısını, her şeyin ve insanın nasıl yaratıldığını; savaşçı ve abartılı tanrıları, devleri, farklı şekillerdeki yaratıklarıyla kendilerini ve etraflarını saran büyülü ve bilinmez evreni anlatmaya ça