Sanatı anlamak / Aslı Karadağlı'nın Kaleminden
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
“Sanatın
amacı, varlıkların dış görünümlerini değil, onların içsel önemlerini temsil
etmektedir.”
-Aristoteles
Hiç durup düşündünüz mü bizler sanatı anlamakta neden zorluk çekiyoruz?
Gombrich ünlü kitabı, Sanatın Öyküsü’nde
'sanat, farklı zamanlarda ve yerlerde farklı şeyler anlamına gelebilir’ der.
Dolayısı ile bugün bir kitlenin sanatı anlamama sebebi ya da sanatı anlamıyorum
şeklindeki serzenişleri sanata olan ön yargılarından ibarettir. Sanat sevilen
ekollerin bir yansıması değildir.
Şöyle ki, hepimiz az çok Rönesans
sanatını biliriz. Bu dönemin sanatına kısmen de olsa hakimiz. Çünkü bu
sanat apaçık bir şekilde tüm simetrisi
ile gözlerimizin önündedir
Sandro
Boticelli, Venüs’ün Doğuşu, 1485-86, Uffizi Galerisi.
Ancak Rönesans döneminden yaklaşık
beş asır ileride olan, günümüze tarihsel açıdan daha yakın olan modern sanatı
anlamakta zorlanırız. Anlamlandıramamak kimi zaman içimizde öfke uyandırır.
Marchel
Duchamp, Çeşme, 1917.
Fakat unuttuğumuz bir şey vardır ki
her sanatın, her dönemin bir felsefesi vardır. Evrimsel açıdan, içgüdüsel
olarak ‘klasik olan’ pek ala bize hitap edebilir . Fakat bu klasik olan her ne
ise değişim gösteren bir kavram olacaktır. Zaman da bu değişimi gösteren en
temel kavramlardan birisidir. Tıpkı Gombrich’in dediği gibi, sanat farklı
şekillere girer. Rönesans’ın klasik üsluba girmesi, bu dönemin adı üstünde
Rönesans olması (antikitenin yeniden doğması, yeniden aydınlanma) yani dönemin
tüm dünyada ses getiren klasik üslubu yeniden temsil etmesi, insanların
içgüdülerinde yer alan klasik anlayışa hitap etmesi gibi birçok sebep bu dönem
sanatını daha ön plana çıkarır ve anlaşılır kılmıştır.
Modern sanata gelince ise tıpkı Rönesans sanatında olduğu gibi bir
felsefe anlayışı vardır. Duchamp, 1917 yılında bir pisuarı ters çevirip imza
atarak sanat eseri demiştir. Aslında bir başkaldırı olan bu eser, dönemin ve
geçmişin tüm kalıplarına karşı çıkarak meydan okumasıdır. “Peki bir pisuarla mı
meydan okumalıydı?” soruları akıllara gelebilir. Bu noktada ‘sanat nedir?’
değerlendirmesi yapmak yerinde olacaktır.
Peki sanat nedir? Bir tanımı ve bir
sınırı var mıdır?
Sanat nedir sorusu basit gibi görünse de cevaplaması ve tanımlaması çok
zordur. Bir dışa vurum yöntemidir ve sınırı yoktur. Duchamp’a kadar olan
sanatın da bir sınırı yoktu. 20. Yüzyılda sanatçılar dışa vurumlarını
yansıtmada pek çok farklı yolları tercih etmişlerdi. Fakat yine de gözle
görülmeyen sınırlar mevcuttu. Peki sanat, bir dışa vurum yöntemi (basit
tabirle) neden sınırları olan bir alan olmalıydı? Duchamp bu gözle görülmeyen
sınırları yıkmak istedi ve başardı da. Bunu ancak basit gibi görülen bir
nesneye basit bir yön vererek en az katkı ve en fazla yaratıcılıkla dile
getirdi.
Yakın geçmişte İtalyan sanatçısı Maurizio Cattelan'ın Komedi isimli eseri de tıpkı Duchamp’ın çeşmesi gibi çokça eleştiri aldı ve sanat camiası, sanat eseri olup olmadığını tartıştı. Kimileri Komedi’yi saçma buldu.
Cattelan'ın Müzelerin sanattan önce maddi kaygılar gütmesini, küresel
ticaretin berbat bir yön aldığını söylemek istediği bir dışa vurumdu bu.
Sanatçı bunu zekice bir mizah yolu ve yaratıcılık ile aktardı.
Peki ya sanat 15. yüzyıldan bu yana
hiç değişmeden klasik unsurları ile kalsaydı ne kadar sanat olurdu?
Kaynaklar
Antmen Ahu, 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar, Sel Yay., 2014.
Hodge Susie, Sanatın Kısa Öyküsü, Hep kitap Yay.,
2019
Graham Whitham, Grant Pooke, Sanatı Anlamak, Hayalperest Yay., 2018.
---
Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için Patreon linki üzerinden bize bir kahve ısmarlamanız size hiçbir şey kaybettirmeyecekken bize çok şey kazandıracak.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder