Kayıtlar

20 y.y. Felsefesi

Varoluşçuluk ve Önemli Temsilcileri Varoluşçuluk, bireyin kendi varlığını ve anlamını yaratma sorumluluğunu vurgulayan bir felsefi akımdır. Varoluşçulara göre, insan varlığı, önceden belirlenmiş bir öz veya anlam taşımaz. İnsan, kendi seçimleri ve eylemleriyle anlam yaratır. Bu nedenle, varoluşçuluk, bireysel özgürlük ve sorumluluğu ön plana çıkarır. Önemli Temsilciler: Søren Kierkegaard: Varoluşçuluğun öncülerinden biri olarak kabul edilir. İnanç, kaygı ve bireysellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Friedrich Nietzsche: Güç iradesi, Üstinsan ve Tanrı'nın ölümü gibi kavramlarla varoluşçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. Jean-Paul Sartre: Varoluşçuluğun en tanınmış temsilcilerinden biridir. "Varoluş özden önce gelir" sözüyle varoluşçuluğun temel tezini özetler. Simone de Beauvoir: Kadınların varoluşsal durumunu ve cinsiyetçiliği ele alarak varoluşçuluğa yeni bir boyut kazandırmıştır. Postmodernizm: Eleştir

Edebiyat'ın,mitoloji'nin, sınıf mücadelesinin şehri Tarsus

Resim
Orhan Kemal’in kitaplarında “gezenler” Adana’da ki çırçır fabrikalarını gayet iyi bilirler. O fabrikaların aynısını Adana’dan Mersin’e doğru trenle giderken Tarsus yolunda görebilirler. Çünkü Tarsus’da Çukurova’nın bir parçasıdır. Toprakları en az Adana kadar verimlidir. Yaşar Kemal’in İnce Memed’i de Tarsus’un civarında gezdi. Çünkü Tarsus Toroslar’ın eteklerindedir. Peki Adana ile Tarsus arasında ki ilişki sadece yakın dönemde mi benzerlik gösterdi yahut gösteriyor? Hayır. O kadar ki, bölge antik çağ ismiyle “Klikya” topraklarına aitken bile Tarsus’un üst kesimleri “Dağlık Klikya” aşağı ova kısımları ise – ki bu kısımlar Adana tarafları oluyor  “Ova Klikya” olarak adlandırılıyordu. Her yerinden tarih çıkar bu toprakların! Türkiye’de ki sanayileşmenin ilk filizlerinden biri  bu topraklarda atılır. 1831 ile 1841 yılları arasında Mısır’da büyük bir isyan başlar: Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyanı. Bu isyan sadece dağılma döneminde ki Osmanlı’yı değil, aynı zamanda Arapların yoğun ol

Güneş, Smryna’dan doğar...

Resim
Kadife Kale'den İzmir Osmanlı yıkılmanın eşiğine geldiği zamanlar, fetret devrine henüz gelmeden önce Moğollar’ın Anadolu’ya akınları devam ederken türkler Sakarya ile bu şehrin arasına sıkışmıştı. Bunu fırsat bilen Şeyh Bedreddin bu şehrin kasabalarında örgütlenme yaptı. Tüm bunlardan da önce Doğu Roma’nın başkenti İstanbul’un haçlı seferleri ile işgal edilmesi ve 100 yıl kadar burada kalmaları sebebiyle Roma imparatoronun İznik ve bu şehirde gücünü topladı. Odysseia destanı bu şehirde yazıldı. İzmir’in sokaklarında kaybolacağız.     Öncelikle Trakya’dan İzmir’e gitmek istendiğinizde fiyatların cep yaktığını unutmamak gerekir. Öyle ki Çorlu’da bir havaalanı olmasına rağmen sürekli seferlerin olmaması şehirler arası otobüs firmalarının fahiş fiyatlar çıkarmasına sebebiyet veriyor. Bu yüzden İstanbul Esenler otogarına gitme ücreti de dahil olmak üzere İzmir’e İstanbul üzerinden gitmek daha uyguna mal oluyor. Buraya kadar bahsettiğim tabi ki kara yolu ile olan taraf. Uça

Şeyh Bedreddin ve İbn Haldun ile emeğin yolları / bir kitabın anımsattıkları

Resim
Mantık bilmeyenin ilmine güvenilmez İmam Gazâlî İbn Haldun ismini hiç duydunuz mu?  İsminin başında ki “ibn” ibaresinden dolayı özellikle laiklik konusunda hassas olduğunu iddia eden kesim için dikkat çekici olmaya bilir. Hatta itici bile gelebilir. Ama yazının sonuna kadar sabredin. Neler ile karşılaşacağınıza şaşıracaksınız. Öncelikle tam ismi “ Ebu Zeyd Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun el Hadramî ” olan İbn Haldun’un unvanının başında ki İbn kelimesinin karşılığını bilmeyenler için söylemek gerekirse: arapçada  “oğul” anlamına gelmekte. Dolayısıyla da İbn Haldun’da Haldun’un oğlu anlamı taşımakta. İslam Ansiklopedisinde ki unvanı  “Meşhur tarihçi, sosyolog, filozof, siyaset ve devlet adamı[1]” olarak geçiyor . Doğum tarihi olan 1332 yılından  ölüm tarihi olan 1406 yılına kadar İbn Haldun’un ömrü kuzey Afrika topraklarında. Aktif politik hayatından (Şu anki yazının konusu olmaması sebebiyle giremeyeceğim [2] ) sadece birkaç cümle ile bahsetmek gerekirse: bir çok sultan

Kırkpınarlar şehri Edirne, başkent Edirne, isyan şehri Edirne, Güzel Edirne

Resim
Klişe bir giriş olacak ama “İstanbul’un dibinde çok güzel bir şehir var: Edirne”  Osmanlı’nın kısada olsa başkenti olmuş, fetret devrinde önemli bir bölge olan, Balkan savaşlarında ağır bedeller ödemiş, sınır şehri olmanın bedelini de her zaman çekmekte olan Edirne’ye, Osmanlı’nın kuruluş dönemini “yaşayıp, görmek” üzere Edirne’ye, Kurtuluş savaşında Yunanistan askerlerinin isyan ettiği Edirne’ye gitmeye karar verdik. Çorlu otogarından araba ile 1,5 saat gibi bir mesafede burası. Buradan sadece iki üç firma Edirne’ye götürüyor. Bunların başında Bulgar arabaları yer alıyor. Bu yüzden sabahın erken saatlerinde ama saat başı kalkan otobüslerden birine binebildik. Kişi başı 25 lira tutuyor. Lüleburgaz’a da uğrayan otobüs, buradan yolculara fırından yeni çıkmış poğaçaları veriyor. Sıcak sıcak yediğimiz poğaçaların yanında dileyen içecek bir şeyler içebiliyor. Trakya’nın nasıl sanayileştiğini yol boyunca net bir şekilde görürken 7’de bindiğimiz ve içi muhacirler ile dolu olan otobüs

Bu şehrin sokakları çoktur / İstanbul gezi rehberi (3)

Resim
Bu şehirde yağmur altında dolaşılır Limandaki mavnalara bakıp Şarkılar mırıldanılır geceleri. Bu şehrin sokakları çoktur, Binlerce insan gelir gider sokaklarında.. Her akşam çayımı getiren Ve bir Beyaz Rus olmasına rağmen Hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir. Orhan Veli Kanık Şeyh Bedreddin’in mezarlığından çıktığımızda, Türk ocağının kapısından sağ tarafa dönüyoruz. Bu sefer Sultan Ahmet’e değil daha yukarıya doğru yürüyoruz. Hafif rampa bizi biraz zorluyor. Bulunduğumuz yolun sağ tarafından tarihi bir çok camiinin yanında bürokratlara ait olduğu belli olan irili ufaklı mezarlıklar mevcut. Neden diye aklınızı kurcalayabilir. Hemen açıklamasını yapmak gerekir. Burası Doğu Roma zamanından Osmanlı’nın son dönemlerine yakın bir döneme kadar mezarlık olarak kullanılıyordu. Kıyaslamak amacıyla şöyle bir benzetme yapayım: “Günümüzün Zincirlikuyu mezarlığı” gibi. Ancak o zamandan bu zamana bu kadar mezarlık kalmış vaziyette. Bunun yanında sağ tarafta sıradan diyebileceğim

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı / İstanbul gezi rehberi (2)

Resim
  İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;  Serin serin Kapalıçarşı  Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa  Güvercin dolu avlular  Çekiç sesleri geliyor doklardan  Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;  İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.                                            Orhan Veli Medeniyetlerin beşiği sayılabilecek bir yere geldiniz şimdi: “SultanAhmet meydanı” Bu meydanın çevresine biraz dikkatlice baktığınızda sur parçaları göreceksiniz. Bu parçalar buranın asıl adını veren Hipodrom meydanının isminin verilme sebebi. Hipodrom meydanı, günümüzde de kullanılan at yarışlarının yapıldığı yer anlamında kullanılmış. Çok geniş ve çevresi iki sur ile kaplı bir stadyum gibiymiş burası. Meydanda önce Roma imparatoru sonra Doğru Roma imparatorunun eğlenceleri, kutlamaları yapılırmış. Fetihlerden dönen ordu kutlamalarını burada yaparmış. At yarışları, gladyatörlerin savaşları ve hatta bir seferinde meydanın içinin su ile doldurulup savaş gemilerinin, burada