Kayıtlar

Şubat, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

CAN SIKINTISI ÜZERINE FELSEFI VE MODERN YAKLAŞIMLAR

 Can sıkıntısı, insanlık tarihi boyunca bireysel ve toplumsal bir mesele olarak tartışılmıştır. Bu duygu, yalnızca basit bir ruh hali değil, insanın varoluşsal sorularını ve anlam arayışını yansıtan derin bir olgudur. Tarihten modern zamana kadar uzanan bu kavram, felsefi analizlerle zenginleşmiş ve modern yaşamın etkileriyle dönüşüme uğramıştır. Makalenin Amacı   Bu makalede, can sıkıntısının tanımından başlayarak, felsefi yaklaşımlar, modern toplum üzerindeki etkileri ve çözüm önerileri detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Can Sıkıntısının Tanımı ve Doğası Can Sıkıntısı Nedir? Can sıkıntısı, genellikle bir şey yapma isteksizliği, yaşamın monotonluğu ya da bir amaçsızlık hissi olarak tanımlanır. Bu duygu, bireyin içinde bulunduğu çevresel koşullardan kaynaklanabilir ya da içsel bir huzursuzluğun dışavurumu olabilir. - Seneca ve Antik Dönem: Antik Yunan ve Roma döneminde düşünürler, insanın günlük yaşamının rutinlerinden kaynaklanan monotonluğa dikkat çekmişlerdir....

Bilinçaltının Dışa Vurumu Sürrealizm/ Aleyna Tuncer

Resim
    Bilinçaltının dışavurumu sürrealizm, gerçek olan ne varsa onu reddeden bir akım olarak karşımıza çıkmıştır. Kavram, Fransızca surreef (gerçek dışı) kelimesinden kökünü almaktadır . Aklın sınırlarını zorlayan bir akım olarak insanın kendi benliğinin kendisinin bile keşfedemediği, derinlerinde yatan bilinçdışı aktivitelerini seçen filtre aracı gibidir. Bir defa sürrealizmle karşılaşan birisi onu kolay kolay terk edemez. Çünkü o, yaşamı boyunca anlamsız olarak gördüğü düşüncelerinin anlamlandırılmış hâlidir. Aslında her sanat eserinde bir parça sürreal dokunuşa rastlamak mümkündür. Sürrealizm denildiğinde akla ilk gelen kişi şüphesiz Salvador Dali’dir. Salvador Dali’nin eserlerinde ilk bakışta anlamsız görünen tonla detay ve nesneyle karşılaşırız. Ne var ki bunları çözümlemeye başladıkça aslında anlamsızlığın bile bir anlamının olduğunu görmemiz olasıdır.   Günlük hayatta yaşananların gerçekliğinden bunalmak her insanın doğal hakkıdır. Ne kadar özenilesi bir yaşantımı...

Oz Büyücüsü Filminin Jung’un Arketiplerine ve Kahramanın Yolculuğu Modeline Dayanan Analizi / Gizemnur Demirci

Resim
      Modern Analitik Psikolojinin babası olan İsviçreli ruh bilimci Carl Gustav Jung’tan bahsedilince akla gelen en belirgin terimler kolektif bilinçdışı, kişisel bilinçdışı ve belki de en önemlisi arketiplerdir. İlk defa Jung tarafından kullanılan bu terimlerle insan zihninin karakteristik özellikleri psikolojik zeminde incelenebilir. Atalarımızdan bize miras kalan kolektif bilinçdışı, zihinsel paternimizi ve belleğimizin izlerini oluşturan engramlarımızı içerir. Bunlar da insanların ortak paylaşımlarını temsil eder. Jung’a göre kolektif bilinçdışı - nesnel psikoloji olarak da bilinir- kişinin unutulmuş ve bastırılmış anılarını ve tecrübelerini barındıran kişisel bilinçdışının tam tersidir. Arketiplerin kökeni de kolektif bilinçdışına dayanır ve Jung, bunların evrensel bir anlam yarattığını düşünür. Bu yüzden arketipler kültürlerimizde, dinlerde ve özellikle rüyalarımızda kendine yer bulur.     Spesifik olarak Jung’un arketiplerinden etkilenen Amerikan mit...

Aşk Birini Gerçekten Ölüm Uykusundan Uyandırabilir Mi? / Damla Kireç

Resim
    Hesiodos’un Theogonia ’sına göre Eros, evrene Khaos, Gaia ve Tartarus’tan sonra gelmiş cinsel tutku olarak sadece basit bir soyutlamadır. Bazılarına göre evrensel yumurtadan doğan ilk tanrıdır, anne ve babası yoktur. Bir grup yazara göre ise annesi Aphrodite, babası ise Zeus ya da Hermes’tir. Ancak en genel kanı Eros’un Aphrodite ve Ares’in oğlu olmasıdır.   Bir dönem “Kanatlı Bela” olarak resmedilen Eros, kimi zaman haylaz, kimi zaman çapkın olarak tasvir edilmiştir. En bilindik özelliği oku ile ölümlü ve ölümsüzleri aşık etmesidir. Okları o kadar güçlüdür ki, kalbine nişan aldığı her ölümlü ve ölümsüz mutlaka aşkı tatmıştır. Öyle ki; tanrı Apollon’u Daphne’ye aşık eden de yine Eros’un oklarıdır.   Peki kimi zaman haylaz, kimi zaman tanrılara bile aşkı yaşatmış olan hafif tombul, altın kanatlara sahip bu yakışıklı hiç aşık olmamış mıydı? Tabii ki de olmuştu!   Psykhe, Milet kralının üç kızı arasında en   güzeliydi. Görenler Aphrodite’i görmüş gib...

TOPLUMUN DEPREMİ, DEPREMİN TOPLUMU

Resim
       Günümüzde çokça kullanılan “ahlak” kelimesinin sözlük anlamını incelediğimiz zaman oldukça farklı anlamlar çıkmakta. Bunlardan ilki Nişanyan sözlükten; Arapça χlḳ kökünden gelen aχlāḳ  أخلاق  “yaradılış, huy, karakter” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Arapça χulḳ  خُلْق  “yaradılış, seciye, karakter” sözcüğünün afˁāl vezninde çoğuludur. Bu sözcük Arapça χalaḳa  خَلَق َ “yarattı” fiilinin tekilidir. Bir başkasıysa Türk Dil Kurumunun sözlüğüne ait; Burada iki anlam verilmiş: İsim. Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları. İsim. Huylar   Dolayısıyla ilk sözlüğe göre [1] bireyin yaradılışından dolayı olan huy yahut karakter durumu ikinci sözlükte [2] topluma mal edilmiş. Bunun bir sonucu olarak da toplumun ahlaken çökmesinin sebebi bireyin kendisinin çö...

Édouard Manet’yi Özel Kılan / Berfin Köse

Resim
 Yaşadığı dönemde ürettiği eserleri çeşitli mecralar tarafından ciddi eleştiriye maruz kalan Édouard Manet, günümüzde resimleri en takdir gören ve toplum tarafından tanınan ressamlardan birisidir. Manet’in en önemli özelliklerinden birisi, İzlenimcilik akımının önünü açmasıdır.  Paris’te doğan Manet, henüz genç yaşlarındayken sanata merak sarmış ve günlerini Louvre Müzesi’nde sergilenen eserleri inceleyerek geçirmiştir. Sanat okulunda aldığı resim eğitimine ek olarak, Thomas Couture’ın yanında geçirdiği zamanda Couture’dan edindiği bilgiler ile kendisini geliştirip, kendisine ait bir stüdyo açmıştır. Eserlerine geçmeden önce Manet’yi özel kılan faktörlerden bahsetmemiz gerekir. Dini figürleri içeren klasik stilde bazı resimleri olmasına rağmen, Manet’yi Manet yapan eserlerinde günlük hayatı tuvaline yansıtmasıdır. Manet, bu geleneksel algıyı yıkması ve İzlenimciliğe yön vermesi nedeniyle “Avangart” olarak tanımlanmaktadır.  Tüp boyanın icadıyla birlikte kapalı olduğu stüd...

PYGMALİON ETKİSİ & BEKLENTİ / Berke Bozkurt

Resim
    Herkes için çocuğu bir başkadır değil mi? Yaptığı en ufak bir hareket bile, anne ve babasını çok heyecanlandırır. Genellikle herkes kendi çocuğunun, akranlarından çok daha üstün olduğunu düşünür.   19. yüzyılın sonlarında, William Von Osten isimli bir adam, sahip olduğu atın üstün zekâlı olduğunu, buradan yola çıkarak hayvanların da insanlar gibi öğrenebildiğini iddia ediyordu. ‘‘Clever Hans’’ yani ‘‘Zeki Hans’’ adını verdiği bir at, sorulan sorulara %90 oranında doğru cevaplar vermekteydi. Hans toplama, çıkarma, bölme gibi işlemleri yapabiliyor, kendisine o günün tarihi ya da saati sorulduğunda, ön ayaklarını yere vurarak tam olarak doğru cevap veriyordu. Üstelik Hans, Almanca yazılı soruları okuyup anlayabiliyordu. O dönemin fenomeni haline gelmişti bu at. İnsanlar bu atı görebilmek için ülkenin dört bir yanından akın etmekteydiler. Haliyle bu durum, bilim insanlarının da dikkatini çekmişti.   Bilim insanları konuya şüpheyle yaklaşarak ilk önce sahibinin ...