Kayıtlar

Şubat, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

20 y.y. Felsefesi

Varoluşçuluk ve Önemli Temsilcileri Varoluşçuluk, bireyin kendi varlığını ve anlamını yaratma sorumluluğunu vurgulayan bir felsefi akımdır. Varoluşçulara göre, insan varlığı, önceden belirlenmiş bir öz veya anlam taşımaz. İnsan, kendi seçimleri ve eylemleriyle anlam yaratır. Bu nedenle, varoluşçuluk, bireysel özgürlük ve sorumluluğu ön plana çıkarır. Önemli Temsilciler: Søren Kierkegaard: Varoluşçuluğun öncülerinden biri olarak kabul edilir. İnanç, kaygı ve bireysellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Friedrich Nietzsche: Güç iradesi, Üstinsan ve Tanrı'nın ölümü gibi kavramlarla varoluşçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. Jean-Paul Sartre: Varoluşçuluğun en tanınmış temsilcilerinden biridir. "Varoluş özden önce gelir" sözüyle varoluşçuluğun temel tezini özetler. Simone de Beauvoir: Kadınların varoluşsal durumunu ve cinsiyetçiliği ele alarak varoluşçuluğa yeni bir boyut kazandırmıştır. Postmodernizm: Eleştir

Bilinçaltının Dışa Vurumu Sürrealizm/ Aleyna Tuncer

Resim
    Bilinçaltının dışavurumu sürrealizm, gerçek olan ne varsa onu reddeden bir akım olarak karşımıza çıkmıştır. Kavram, Fransızca surreef (gerçek dışı) kelimesinden kökünü almaktadır . Aklın sınırlarını zorlayan bir akım olarak insanın kendi benliğinin kendisinin bile keşfedemediği, derinlerinde yatan bilinçdışı aktivitelerini seçen filtre aracı gibidir. Bir defa sürrealizmle karşılaşan birisi onu kolay kolay terk edemez. Çünkü o, yaşamı boyunca anlamsız olarak gördüğü düşüncelerinin anlamlandırılmış hâlidir. Aslında her sanat eserinde bir parça sürreal dokunuşa rastlamak mümkündür. Sürrealizm denildiğinde akla ilk gelen kişi şüphesiz Salvador Dali’dir. Salvador Dali’nin eserlerinde ilk bakışta anlamsız görünen tonla detay ve nesneyle karşılaşırız. Ne var ki bunları çözümlemeye başladıkça aslında anlamsızlığın bile bir anlamının olduğunu görmemiz olasıdır.   Günlük hayatta yaşananların gerçekliğinden bunalmak her insanın doğal hakkıdır. Ne kadar özenilesi bir yaşantımız olursa olsun

Oz Büyücüsü Filminin Jung’un Arketiplerine ve Kahramanın Yolculuğu Modeline Dayanan Analizi / Gizemnur Demirci

Resim
      Modern Analitik Psikolojinin babası olan İsviçreli ruh bilimci Carl Gustav Jung’tan bahsedilince akla gelen en belirgin terimler kolektif bilinçdışı, kişisel bilinçdışı ve belki de en önemlisi arketiplerdir. İlk defa Jung tarafından kullanılan bu terimlerle insan zihninin karakteristik özellikleri psikolojik zeminde incelenebilir. Atalarımızdan bize miras kalan kolektif bilinçdışı, zihinsel paternimizi ve belleğimizin izlerini oluşturan engramlarımızı içerir. Bunlar da insanların ortak paylaşımlarını temsil eder. Jung’a göre kolektif bilinçdışı - nesnel psikoloji olarak da bilinir- kişinin unutulmuş ve bastırılmış anılarını ve tecrübelerini barındıran kişisel bilinçdışının tam tersidir. Arketiplerin kökeni de kolektif bilinçdışına dayanır ve Jung, bunların evrensel bir anlam yarattığını düşünür. Bu yüzden arketipler kültürlerimizde, dinlerde ve özellikle rüyalarımızda kendine yer bulur.     Spesifik olarak Jung’un arketiplerinden etkilenen Amerikan mitoloji uzmanı Joseph Camp

Aşk Birini Gerçekten Ölüm Uykusundan Uyandırabilir Mi? / Damla Kireç

Resim
    Hesiodos’un Theogonia ’sına göre Eros, evrene Khaos, Gaia ve Tartarus’tan sonra gelmiş cinsel tutku olarak sadece basit bir soyutlamadır. Bazılarına göre evrensel yumurtadan doğan ilk tanrıdır, anne ve babası yoktur. Bir grup yazara göre ise annesi Aphrodite, babası ise Zeus ya da Hermes’tir. Ancak en genel kanı Eros’un Aphrodite ve Ares’in oğlu olmasıdır.   Bir dönem “Kanatlı Bela” olarak resmedilen Eros, kimi zaman haylaz, kimi zaman çapkın olarak tasvir edilmiştir. En bilindik özelliği oku ile ölümlü ve ölümsüzleri aşık etmesidir. Okları o kadar güçlüdür ki, kalbine nişan aldığı her ölümlü ve ölümsüz mutlaka aşkı tatmıştır. Öyle ki; tanrı Apollon’u Daphne’ye aşık eden de yine Eros’un oklarıdır.   Peki kimi zaman haylaz, kimi zaman tanrılara bile aşkı yaşatmış olan hafif tombul, altın kanatlara sahip bu yakışıklı hiç aşık olmamış mıydı? Tabii ki de olmuştu!   Psykhe, Milet kralının üç kızı arasında en   güzeliydi. Görenler Aphrodite’i görmüş gibi ona taparlardı. Psykhe’nin

TOPLUMUN DEPREMİ, DEPREMİN TOPLUMU

Resim
       Günümüzde çokça kullanılan “ahlak” kelimesinin sözlük anlamını incelediğimiz zaman oldukça farklı anlamlar çıkmakta. Bunlardan ilki Nişanyan sözlükten; Arapça χlḳ kökünden gelen aχlāḳ  أخلاق  “yaradılış, huy, karakter” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Arapça χulḳ  خُلْق  “yaradılış, seciye, karakter” sözcüğünün afˁāl vezninde çoğuludur. Bu sözcük Arapça χalaḳa  خَلَق َ “yarattı” fiilinin tekilidir. Bir başkasıysa Türk Dil Kurumunun sözlüğüne ait; Burada iki anlam verilmiş: İsim. Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları. İsim. Huylar   Dolayısıyla ilk sözlüğe göre [1] bireyin yaradılışından dolayı olan huy yahut karakter durumu ikinci sözlükte [2] topluma mal edilmiş. Bunun bir sonucu olarak da toplumun ahlaken çökmesinin sebebi bireyin kendisinin çökmesi olarak evrimleşmiş. Evrimleşmiş çünkü, insanın yaşam alışkanlıkları değiştikçe dil de anlaşılır bir şekilde değişmiştir. Bu evrimleşme süreci başka bir yazı konusu

Édouard Manet’yi Özel Kılan / Berfin Köse

Resim
 Yaşadığı dönemde ürettiği eserleri çeşitli mecralar tarafından ciddi eleştiriye maruz kalan Édouard Manet, günümüzde resimleri en takdir gören ve toplum tarafından tanınan ressamlardan birisidir. Manet’in en önemli özelliklerinden birisi, İzlenimcilik akımının önünü açmasıdır.  Paris’te doğan Manet, henüz genç yaşlarındayken sanata merak sarmış ve günlerini Louvre Müzesi’nde sergilenen eserleri inceleyerek geçirmiştir. Sanat okulunda aldığı resim eğitimine ek olarak, Thomas Couture’ın yanında geçirdiği zamanda Couture’dan edindiği bilgiler ile kendisini geliştirip, kendisine ait bir stüdyo açmıştır. Eserlerine geçmeden önce Manet’yi özel kılan faktörlerden bahsetmemiz gerekir. Dini figürleri içeren klasik stilde bazı resimleri olmasına rağmen, Manet’yi Manet yapan eserlerinde günlük hayatı tuvaline yansıtmasıdır. Manet, bu geleneksel algıyı yıkması ve İzlenimciliğe yön vermesi nedeniyle “Avangart” olarak tanımlanmaktadır.  Tüp boyanın icadıyla birlikte kapalı olduğu stüdyosundan çıkıp

PYGMALİON ETKİSİ & BEKLENTİ / Berke Bozkurt

Resim
    Herkes için çocuğu bir başkadır değil mi? Yaptığı en ufak bir hareket bile, anne ve babasını çok heyecanlandırır. Genellikle herkes kendi çocuğunun, akranlarından çok daha üstün olduğunu düşünür.   19. yüzyılın sonlarında, William Von Osten isimli bir adam, sahip olduğu atın üstün zekâlı olduğunu, buradan yola çıkarak hayvanların da insanlar gibi öğrenebildiğini iddia ediyordu. ‘‘Clever Hans’’ yani ‘‘Zeki Hans’’ adını verdiği bir at, sorulan sorulara %90 oranında doğru cevaplar vermekteydi. Hans toplama, çıkarma, bölme gibi işlemleri yapabiliyor, kendisine o günün tarihi ya da saati sorulduğunda, ön ayaklarını yere vurarak tam olarak doğru cevap veriyordu. Üstelik Hans, Almanca yazılı soruları okuyup anlayabiliyordu. O dönemin fenomeni haline gelmişti bu at. İnsanlar bu atı görebilmek için ülkenin dört bir yanından akın etmekteydiler. Haliyle bu durum, bilim insanlarının da dikkatini çekmişti.   Bilim insanları konuya şüpheyle yaklaşarak ilk önce sahibinin hile yaptığını düşü