Bilinçaltının Dışa Vurumu Sürrealizm/ Aleyna Tuncer
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Bilinçaltının dışavurumu sürrealizm, gerçek olan ne varsa onu reddeden bir akım olarak karşımıza çıkmıştır. Kavram, Fransızca surreef (gerçek dışı) kelimesinden kökünü almaktadır. Aklın sınırlarını zorlayan bir akım olarak insanın kendi benliğinin kendisinin bile keşfedemediği, derinlerinde yatan bilinçdışı aktivitelerini seçen filtre aracı gibidir. Bir defa sürrealizmle karşılaşan birisi onu kolay kolay terk edemez. Çünkü o, yaşamı boyunca anlamsız olarak gördüğü düşüncelerinin anlamlandırılmış hâlidir. Aslında her sanat eserinde bir parça sürreal dokunuşa rastlamak mümkündür. Sürrealizm denildiğinde akla ilk gelen kişi şüphesiz Salvador Dali’dir. Salvador Dali’nin eserlerinde ilk bakışta anlamsız görünen tonla detay ve nesneyle karşılaşırız. Ne var ki bunları çözümlemeye başladıkça aslında anlamsızlığın bile bir anlamının olduğunu görmemiz olasıdır.
Günlük hayatta
yaşananların gerçekliğinden bunalmak her insanın doğal hakkıdır. Ne kadar
özenilesi bir yaşantımız olursa olsun insan, hüzne çok rahat kapılan bir
canlıdır. Bu boğucu gerçeklikten kaçmak istenen noktada hayal gücü devreye
girer. Hayal dünyasında her şey serbesttir fakat orada bile çoğu zaman aşırıya
kaçılmamaya dikkat edilir. Neden? Çünkü hayallerin gerçek olmadığı hep
bilincimizdedir. Bu düşüncelerin yanına ayriyeten toplumsal normlar,
inançlarımız, ritüellerimiz dahil olduğunda insanın hayal kurmaya çekinmesi
gayet normaldir. Bu düşünceleri bir kenara bırakıp bir bebeğin zihni kadar
berrak, sakin düşünce denizlerine yelken açmayı öğrendiğimizde sanatın değeri
anlaşılmaz mı?
İşte, her şeyi bir
kenara bırakabilen; gerektiğinde gerçeklikten az da olsa sıyrılabilmeyi göze
almaktan korkmayan insanın anlayabildiği bir akımdır sürrealizm. Örneğin
Salvador Dali’nin “Eriyen Saatler”, diğer ismiyle “Belleğin Azmi” tablosuna
bakıldığında garip bir atmosferde yaprakları olmayan bir zeytin ağacının
dalında eriyen üç adet saat görülür. Sanki ressam aklına ilk gelen neyse
aceleyle çizmiş gibi gözüken bu tabloyu edebi yandan incelersek zamanın
akışkanlığına hiçbir dış etkenin engel olamayacağını görebiliriz. Dali, bu
tabloyu o zamanlarda ortaya çıkmış olan Einstein’ın 'Görelilik Kuramı’na karşıt
olarak sergisine sunmuştur. 'Görelilik Kuramı' zaman, mekân ve hareketin
birbiriyle bağlı ilerlediğini öne sürerken Dali bunun tam tersi olarak mekân
ile eriyen saatlerin arasındaki bağımsızlığı ortaya çıkarmıştır. Tablonun arka
planındaki mekân her ne kadar gerçekçiyse eriyen saatler bir o kadar yapaydır.
Saatlerin her biri farklı bir sayıyı gösterirken, yanındaki karınca
figürlerinin dönence halinde çürümesi de zamanın akışıyla canlıların
çürümesinin yansımasıdır.
Sanatın herhangi bir
dalı özellikle “bir şey anlatmak” zorunluluğunda değildir. Sanata anlam veren
ilk bakışta görülmeyebilir. Sürrealizmi mantıksız bulanlar elbet vardır. Fakat
bu yalnız sürrealizm için geçerli değildir. Sürrealizme çokça benzeyen dadaizm
de üzerine tartışılmış bir akım türüdür. Akımlar herkese hitap etmek durumunda
değildir. Bu türlerle ortaya çıkan sayısız sanat eseri herkes için kabul edilir
olsa ortaya müthiş fikir ayrılıkları nasıl çıkardı?
Gerçeküstücü akımda
1. Dünya Savaşı’nın etkisi bir hayli fazladır. İlk çıkışında Andre Breton’un
etkisi altında burjuvaziye adeta bir başkaldırı olarak görülmüştür. 1. Dünya
Savaşı’nın sonucunda insanların gerçekleri yakından görmesi, ölüm ve savaş gibi
olgularla daha sık karşılaşması toplumu derinden yaralamıştır. Bu psikolojik
savaş içinde bireylerde sanatın yeri çok büyüktür. Sanat, acılarla yüzleşmek
veya acılardan kaçış olarak sığınılan bir şey hâline gelmiştir. Sürrealistler
ünlü psikolog ve aynı zamanda rüya yorumlarıyla bilinen Sigmund Freud’un
fikirlerinden oldukça etkilenmiştir. Freud’un çoğu meslektaşından olumsuz tepki
görmesinin ama sürrealistler için etkileyici bir figür olmasının bir sebebi
vardı: Bilinçaltıyla ilgilenmesi. Rüyalar iyi olduğu gibi alışılanın dışında,
absürt ve açıklanamayacak kadar utanç verici olarak kendi içinde ayırt
edilebilirdi. Freud, rüyaları incelerken daha çok bastırılmış duyguların
üzerinde duruyordu. Özellikle cinsellikten sıkça bahsediyordu. Bahsi geçen
cinsellik, zaten kendi başına bastırılmış bir duyguyken toplumun kuralları,
ayıplayıcı yaklaşımı, din ve inançları gibi etkenler de kişinin bilinçaltına
cinsellik yoluyla aktarılıyordu. Freud’un yanlış anlaşılmasının sebebi
cinsellikten söz etmesinin asıl sebebinin kavranamamış olmasıydı. Bu rüyaların
nedeni bireyin gerçek dünyada yaşayamadığı dürtülerinin, ondan tamamen bağımsız
olan rüya aleminde karşısına çıkmasıydı.
Sürrealizm
sanatçıları düzene aykırılıklarıyla bilinir. Eğer düzene aykırıysan,
dışlanırsın. Bu durum hemen hemen tüm toplumlarda geçerlidir. Toplum bazen
sanatsal manada da olsa farklılıkları hor görebilmektedir. Sürrealistler de
tıpkı dadaistler gibi burjuvaları kendilerine düşman edinmiş, olağan kuralları
reddetmişlerdir. Edebiyatta sürrealist yazarlar, herkesin anlayabileceği dilde
yazmamaya özen göstermiş, dil ve yazım kurallarını es geçmişlerdir. Belki
böylesine kuralsız olma tutkuları, gerçek hayatta uymak istemedikleri kurallara
zorunlu tutulmalarından dolayıydı.
Tarih boyunca
sürrealizm eserleri sevenleri tarafından büyük ilgi görmüştür. Çoğu kült sinema
eserinde de sürrealist senaryolar kullanılmıştır. David Lynch sinema alanında
sürrealist filmleriyle tanınan bir yönetmendir. İnsan dışı bir yaratığın konu
olduğu Eraserhead (1977) adlı
filminde, yönetmenin rahatsız edici derecede geniş bir hayal gücünün olduğunu
görebiliriz. Filmde diyalog az kullanılmış, iletiler görsel efektler yoluyla
gönderilmiştir.
Sürrealizm sadece
belirli bir sanat akımı olarak değil, yaşantı biçimi olarak da benimsenmiştir.
Giyiniş, davranış, iletişim biçimlerinde de sürrealist ögelere rastlamak
mümkündür. Salvador Dali, tabloları haricinde kılık kıyafetiyle, saç ve bıyık
şekliyle de farklılık yaratabilen bir ressamdı. Çocukluğundan gençlik yıllarına
kadar birçok garip davranışı olduğunu kendi otobiyografisinde yazmış,
kabullenmiştir. Bu garip davranışları sapkınca görülmüştür. Merak, Dali’nin
içini kemiren bir histi. İlerleyen dönemlerde bu sapkınlıklarından, onları
resmederek kurtulduğunu belirtmiştir. Onun için resmetmek bir tür kafa boşaltma
yöntemiydi. 2. Dünya Savaşı sonrası dönemlerde Dali daha önce kullanmadığı
farklı konu ve tekniklerle çalışmaya, eserlerinde DNA’ya ve Katolik temalara
yer vermeye başlamıştır.
Savaşın hâlâ sürdüğü
yıllarda Dali’nin İspanya’dan göç etmesi gerekti. Savaş yüzünden memleketinden
kaçmak büyük bir yüktü. Sürgün zamanlarında yaptığı “Yanan Zürafa” tablosu, bu
savaşın izlerini taşıyan bir tablodur. Tablodaki zürafa “eril kozmik kıyamet canavarı”
olarak adlandırılmıştır. Salvador Dali genelde travmalarını atlatma aracı
olarak tuval ve boyalarını kullanıyordu. Birbiriyle alakasız gibi duran nesne
ve renklerin her birinin anlattığı bir şeyler vardı. Bakmak ile görmek işte
burada devreye giriyordu. Boş bir tuvalin ortasına koyulmuş bir nokta bile
dikkatle incelendiğinde insanın zihninde bir şeyler canlandırabilir, eğer boş
bakarsak, boşluğu görürüz.
Zihin, onu sınadıkça güçlenen bir yapıdır.
Otomatik yazmak, gelişigüzel çizmek, bir işi ezberlenmiş bir düzene oturtmak
yerine karmaşıklaştırarak yapmak, her gün farklı giyinmek zihnimiz için birer
deneme-yanılma yöntemidir. Sürrealizm, düzeni reddetme cesaretine sahip nadide
bir başkaldırıdır. Tekdüzelikten sıkılan zihne karşı açılan bir savaştır.
Bilinçaltını dolduran gerekli gereksiz düşünceleri kusmaktır. Bu bağlamda
sürrealizm, insanı değiştirmek ve geliştirmek üzerine kurulu ilham verici bir
akımdır.
---
Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için bize #askıdakultursanat ile bir bilet ısmarlar mısınız?
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder