20 y.y. Felsefesi

Varoluşçuluk ve Önemli Temsilcileri Varoluşçuluk, bireyin kendi varlığını ve anlamını yaratma sorumluluğunu vurgulayan bir felsefi akımdır. Varoluşçulara göre, insan varlığı, önceden belirlenmiş bir öz veya anlam taşımaz. İnsan, kendi seçimleri ve eylemleriyle anlam yaratır. Bu nedenle, varoluşçuluk, bireysel özgürlük ve sorumluluğu ön plana çıkarır. Önemli Temsilciler: Søren Kierkegaard: Varoluşçuluğun öncülerinden biri olarak kabul edilir. İnanç, kaygı ve bireysellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Friedrich Nietzsche: Güç iradesi, Üstinsan ve Tanrı'nın ölümü gibi kavramlarla varoluşçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. Jean-Paul Sartre: Varoluşçuluğun en tanınmış temsilcilerinden biridir. "Varoluş özden önce gelir" sözüyle varoluşçuluğun temel tezini özetler. Simone de Beauvoir: Kadınların varoluşsal durumunu ve cinsiyetçiliği ele alarak varoluşçuluğa yeni bir boyut kazandırmıştır. Postmodernizm: Eleştir

Oz Büyücüsü Filminin Jung’un Arketiplerine ve Kahramanın Yolculuğu Modeline Dayanan Analizi / Gizemnur Demirci

 

  Modern Analitik Psikolojinin babası olan İsviçreli ruh bilimci Carl Gustav Jung’tan bahsedilince akla gelen en belirgin terimler kolektif bilinçdışı, kişisel bilinçdışı ve belki de en önemlisi arketiplerdir. İlk defa Jung tarafından kullanılan bu terimlerle insan zihninin karakteristik özellikleri psikolojik zeminde incelenebilir. Atalarımızdan bize miras kalan kolektif bilinçdışı, zihinsel paternimizi ve belleğimizin izlerini oluşturan engramlarımızı içerir. Bunlar da insanların ortak paylaşımlarını temsil eder. Jung’a göre kolektif bilinçdışı - nesnel psikoloji olarak da bilinir- kişinin unutulmuş ve bastırılmış anılarını ve tecrübelerini barındıran kişisel bilinçdışının tam tersidir. Arketiplerin kökeni de kolektif bilinçdışına dayanır ve Jung, bunların evrensel bir anlam yarattığını düşünür. Bu yüzden arketipler kültürlerimizde, dinlerde ve özellikle rüyalarımızda kendine yer bulur.

  Spesifik olarak Jung’un arketiplerinden etkilenen Amerikan mitoloji uzmanı Joseph Campbell, mitolojik kahramanların aynı hikaye anlatı paternini takip ettiklerini fark etmiştir. Yani hemen hemen her hikayede kahramanlar benzer yollardan geçiyor ve benzer deneyimler yaşıyor. Campbell bu örüntüyü kült kitabı Bin Yüzlü Kahraman’da, Kahramanın Yolculuğu -ya da Monomit- olarak tanımlıyor. Campbell’in oluşturduğu yapıyı takip eden Amerikan senarist Christopher Vogler de 12 Aşamada Kahramanın Yolculuğu modelini geliştirmiştir. Campbell’in 17 aşaması daha çok edebi analizlerde karşımıza çıkarken Vogler’in modeli özellikle film analizlerinde sıkça kullanılır çünkü bir senarist olarak Vogler, aşamalarını film endüstrisine göre uyarlamıştır diyebiliriz. Bu durumda 17 aşama, L. Frank Baum’un 1900’de kaleme aldığı Oz Büyücüsü için göreceli olarak daha uygunken, 12 aşama 1939 yapımı ilk renkli filmlerden biri olan Victor Fleming’in yönettiği Oz Büyücüsü’nün analizi için daha çok tercih edilebilir.

  Mitoloji, belli bir noktada, hemen hemen her hikayeyle ilintilidir çünkü mitleri de hikayeleri de yüzyıllardır insanlar üretir. Bu da bizi kolektif bilinçdışına götüren bir nedendir. Yüzyıllardır hikayeler anlatıyoruz ve bu hikayeler aslında, Campbell’ın da yıllar önce söylediği gibi, çekirdekte aynı hikayeleri oluşturuyor. Bu durumda Kahramanın Yolculuğu metoduyla ünlü Hollywood filmi Oz Büyücüsü’nü Jung’un perspektifine göre analiz etmemiz mümkün.

  Film, Kansas’ta bir çiftlikte başlar. Kahramanımız Dorothy, halası Em ve amcası Henry ile yaşamaktadır. Solgun renklerle resmedilen Kansas, Dorothy’nin tekdüze geçen günlerini ve sıradan dünyasını yansıtır. Bu monotonluk kahramanın yolculuğunda Statüko (1. Aşama) yani “Sıradan Dünya”ya denk gelir çünkü Dorothy tabiri caizse “komşu kızı” gibi yaşamaktadır. Dorothy’nin hayal dünyasında Kötü Cadı’ya dönüşecek olan Miss Gulch, Toto’yu kendisini ısırdığı için almak istediğinde artık kahramanımız için “Maceraya Çağrı” (2. Aşama) yapılmıştır çünkü çok sevdiği köpeği Toto için yapamayacağı şey yoktur. Dorothy, Toto’yu, Miss Gulch’tan koruyabilmek için Kansas’tan uzaklaşması gerektiğini bilir ve yola koyulur. ancak yolda yakında büyücüye dönüşecek olan Profesör Marvel’a rastlar. Profesörden halasının hasta olduğu haberini alan Dorothy, eve dönmeye karar verir.

  Bu karar, “Çağrının Reddi”ni (3. Aşama) yansıtır. Kahramanımız dönüş yolunda karşılaştığı kasırgadan kaçmaya çalışırken büyülü bir şekilde Oz ülkesine gider. Kendi hayal dünyasında Dorothy, “Yolculuğunun Rehberi” olan İyi Cadı Glinda ile karşılaşır (4. Aşama). Kahramanımız istemeden Doğu’nun Kötü Cadısı’nın ölümüne sebep olur ve bu yüzden Munchkinler onu bir kraliçe gibi ağırlar. Öte yandan Dorothy, evine dönmek için bir yol aramaktadır. Bu yüzden İyi Cadı kahramanımızın Kansas’a nasıl dönebileceğini açıklar ve Doğu’nun Kötü Cadısı’nın meşhur parlak kırmızı ayakkabılarını Dorothy’e verir.

  Sarı tuğlalı yolu takip eden kahramanımız, “İlk Eşik”ten geçer (5. Aşama) ve asıl yolculuğu başlar. Oz ülkesinde Dorothy; Korkuluk, Teneke Adam ve Aslan’la arkadaş olur -ki bu Kahramanın Yolculuğu’nda müttefiklere denk gelir. Arkadaşları sırasıyla aklın, duyguların ve fiziksel gücün metaforlarıdır. Dorothy’nin düşmanıysa Kötü Cadı’nın kız kardeşidir. Hemen hemen her filmde iyi olanların azılı düşmanları vardır bilirsiniz.

  Çoğunlukla, “villain” karakterler hiçbir iyilik barındırmazlar ki onlara antipatik yaklaşabilelim. Oz Büyücüsü için de aynı durum geçerli, çünkü Dorothy büyülü yolculuğunda arkadaşlar edinir, zorluklarla mücadele eder ve Kötü Cadı’nın kız kardeşiyle yüzleşir. Bu da “Sınavlar, Müttefikler ve Düşmanlar” aşamasına denk gelir (6. Aşama). Mesela Dorothy’nin geçmesi gereken testlerden biri; Oz Büyücüsü’ne ulaşmak için büyücünün muhafızını ikna etmektir. Burada kahramanımız zorlu testlerden geçmesi gereken Herakles gibidir diyebiliriz. Herakles’in tamamlaması gereken 12 Görevi gibi, Dorothy de 12 aşamadan geçer.

  Oz Büyücüsü Dorothy’den Kötü Cadı’nın kız kardeşini öldürmesini ve süpürgesini almasını istediğinde “Yaklaşma” (7. Aşama) kahramanı tehlikeye çeker. “Çile” (8. Aşama), Dorothy ve arkadaşları yakalanıp Cadı’nın Kalesi’ne kapatıldıklarında başlar. Kazara -yine- Dorothy düşmanını öldürür ve “Ödül”ü (9. Aşama) olan süpürgeyi alır. Görevini tamamlamış olsa bile Oz Büyücüsü Dorothy’ye dönüş yolunu göstermez. Glinda kahramanımızın yardımına koşar ve “Dönüş Yolu”nu (10. Aşama) göstererek meşhur repliğini söyler “Topuklarını üç kez birbirine vur ve şöyle düşün ‘evim gibisi yok’” ve Dorothy sihirli ayakkabıları sayesinde Kansas’a döner. “Diriliş” aşamasında (11. Aşama) rüyasından uyanan Dorothy’yi görürüz ve her şeyin hayal dünyasında gerçekleştiğini anlarız. Dorothy “İksirle Dönüş”te (12. Aşama) şunu anlar: “…bir daha kalbimin arzusunu aramaya kalkarsam, arka bahçemden ötesine bakmayacağım…” çünkü onu Kansas’taki sıradan hayatında arkadaşları, köpeği ve ailesi mutlu eder. Filmin sonunda, yolculuğunu tamamlayan Dorothy başladığı yerdedir.

  Oz Büyücüsü’nün son sahnesinde Dorothy’nin yolculuğunun rüyasından ibaret olduğunu anlarız. Bu durumda film, rüyalarımızda karşımıza çıkan Jung’un arketiplerine göre de incelenebilir. Tekdüze hayatından kaçmak isteyen Dorothy, Jung’un perspektifinden hayalperesttir. İnsanın karanlık tarafını yansıtan gölge arketipi ise Kötü Cadı’nın kız kardeşidir. Kötü karakterler çoğunlukla kişisel bilinçdışını temsil eden gölge arketiplerdir. Bu nedenle Doğu’nun Kötü Cadısı ve Miss Gulch gölgeleri temsil edebilir çünkü Dorothy bu kötü karakterlerin tam zıddıdır ve onlardan biri olmaktan korkar. Dorothy masum ve iyi kalpli biriyken Kötü Cadılar ve Miss Gulch kötüyü ve agresyonu temsil eder. Bir diğer arketip olan animus kadınların içindeki maskülen taraftır ve Oz Büyücüsü’nde Aslan, Teneke Adam ve

Korkuluk animus’u temsil eder. Filmin başında, Dorothy yeterince cesur, zeki ve düşünceli olduğuna inanmaz. Bu sebeple filmin sonunda da gördüğümüz Dorothy’nin üç erkek arkadaşı rüyasında müttefikleri olur. Aslan cesareti arar, Korkuluk aklın peşindedir ve Teneke Adam da kalbinin. Sonunda Glinda’nın sözleri kahramanımıza bu konudaki arayışında ışık tutar ve evine dönmek isteyen Dorothy’ye şöyle söyler: “sana yardım edilmesine ihtiyacın yoktu… her zaman o güce sahiptin… [ama] bunu kendin için öğrenmen gerekiyordu”. Filmde, Dorothy’e yardım eden ve onu gözeten İyi Cadı Glinda, Jung’un bakıcı arketipine uygun bir karakter çizer. Jung’a göre bir karakter birden fazla arketipi temsil edebilir. Mesela Dorothy masum, kaşif ve kahraman arketiplerinin hepsine uyar. Bu nedenle bilge arketipi hem Profesör Marvel hem de bilgili ve gizemli Oz Büyücüsü olabilir. Jung için her arketip bir gölgeye yani karanlık tarafa sahiptir. Bu yüzden Oz Büyücüsü, Oz ülkesinde bir tanrı gibi konumlandırılsa da Dorothy’e dönüş yolunu göstermeyerek onu kandırmış olur. Soytarı arketipiyse, çoğunlukla, sevilen bir hayvan formundadır. Miss Gulch’ı ısırarak başını derde sokan Toto, aynı zamanda Dorothy eve dönmeye çalışırken hava balonundan atlar. Bunlar Toto’yu tam bir uçarı soytarı arketipine dönüştürür ama her ne olursa olsun Dorothy için Toto çok değerlidir.

  Kolektif bilinçdışından türeyen arketipler, Jung’a göre arkaik insanlardan miras kaldıkları ve bu yüzden evrensel oldukları için herkesin zihninde ortaya çıkabilirler. Tam da bu sebeple insanlar direkt veya dolaylı olarak günümüzde bile ilkel anlatılara ilgi duyarlar. Hollywood filmlerinin gramerini oluşturan kişi olarak bilinen D.W. Griffith’den günümüz yönetmenlerine kadar, yönetmenler arkaik hikayelerden az veya çok etkilendiler. Bu sayede Kahramanın Yolculuğu’na rahatlıkla uyarlanabilecek filmler çektiler ve yeni bir anlatı dili oluşturdular. Monomit modeli temelde Jung’un arketiplerine ve arkaik hikayelerden beri varolan bir paterne dayanır. Bu sebeple Kahramanın Yolculuğu’nu baz alarak gişe rekorları kıran AvatarOz Büyücüsü ve Star Wars gibi filmlerle insanlar bilinçdışı bir bağ kurarlar çünkü kolektif bilinçdışı, yüzyıllardır anlatılan ve benzer aşamaları takip eden hikayelerin paternini insan zihnine kodlamıştır sanki.

---

Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için bize #askıdakultursanat ile bir bilet ısmarlar mısınız? 


https://www.patreon.com/kitapdedektifiyiz                                                                                                                      

Yorumlar

  1. Kalemine sağlık! Film analizleri okumak ayrı bir zevk..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet Dönemi Roman Özellikleri

İNSAN NEDEN ANLATMAYA BAŞLADI ? / Uçan Salyangoz

Anı Türünün Özellikleri: Detaylı Bir İnceleme