Kayıtlar

20 y.y. Felsefesi

Varoluşçuluk ve Önemli Temsilcileri Varoluşçuluk, bireyin kendi varlığını ve anlamını yaratma sorumluluğunu vurgulayan bir felsefi akımdır. Varoluşçulara göre, insan varlığı, önceden belirlenmiş bir öz veya anlam taşımaz. İnsan, kendi seçimleri ve eylemleriyle anlam yaratır. Bu nedenle, varoluşçuluk, bireysel özgürlük ve sorumluluğu ön plana çıkarır. Önemli Temsilciler: Søren Kierkegaard: Varoluşçuluğun öncülerinden biri olarak kabul edilir. İnanç, kaygı ve bireysellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Friedrich Nietzsche: Güç iradesi, Üstinsan ve Tanrı'nın ölümü gibi kavramlarla varoluşçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. Jean-Paul Sartre: Varoluşçuluğun en tanınmış temsilcilerinden biridir. "Varoluş özden önce gelir" sözüyle varoluşçuluğun temel tezini özetler. Simone de Beauvoir: Kadınların varoluşsal durumunu ve cinsiyetçiliği ele alarak varoluşçuluğa yeni bir boyut kazandırmıştır. Postmodernizm: Eleştir

BİLECİK BELEDİYESİ BAŞKAN VEKİLİ MELEK MIZRAK SUBAŞI’NA VERİLEN “OLUMLU” TEPKİLERİN İLKEL TARİHSEL KÖKLERİ / Kitap Dedektifi

Resim
  BİLECİK BELEDİYESİ BAŞKAN VEKİLİ MELEK MIZRAK SUBAŞI’NA VERİLEN “OLUMLU” TEPKİLERİN İLKEL TARİHSEL KÖKLERİ İDEA OLMAYA ÇALIŞAN İNSANIN TRAJEDİSİ   Doğadan farklı olmayan, ancak bunu sürekli ve ciddi bir inatla reddeden insan, [1] doğadan fiziksel olarak ayrılmadığı zamanlar, diğer türler gibi kendine alfa [2] bir karakter belirledi. Bu karakter, günümüzde, sık kullanılan modern [3] kavramdaki dernek, parti, apartman, sınıf gibi yaşamak yahut türünü devam ettirebilmek için toplu hareket etmek zorunda kaldığı imgeler [4] için “yönetici” kavramını doğurdu. Yönetici, mert ve kahraman olmasının yanında fiziksel olarak kusursuz olmalı; doğruluk, dürüstlük, dindarlık, yalan söylememe gibi kusursuz özellikleri taşımalıydı. Adaletli olmalıydı. Kendinden çok yönettiği kitleyi düşünmeliydi.   Bu yönüyle Zeus gibi tanrılaşmalıydı.   Halbuki insan, aleti kullanmaya başladığı andan itibaren önce doğadan koptu daha sonra da aklına hükmetmeye başladı. Böylece yaşadığı yerden, kendine kadar

SOUL: MODERN DASEIN / Gülsen Akar

Resim
  “Mutluluğa giden yol yok; mutluluk, yolun kendisidir.”                        -Buda   Bu yazımda Pixar’ın renkli ve son teknoloji animasyonlarının son harikalarından biri olan Soul için klavyenin başındayım. Yönetmen Pete Docter, 2016 yılında kurgulamaya başladığı animasyonun senaryosunu Mike Jones ve Kemp Powers ile kaleme almış. 25 Aralık 2020’de pandemiden ötürü sinemada yayınlanmadan direkt olarak Disney+’ta yayınlanan animasyonun IMDB’de 10 üzerinden 8.1 puan, Rotten Tometoes’da %95 ve Letterboxd’da 5 üzerinden 4.2 puan aldığını görüyoruz.             New York’ta mütevazı bir dairede yaşayan bir ortaokul müzik öğretmeni olan Joe Gardner’ın caz tutkusu, anlam arayışı, tutkuları ve mutlulukları gibi temaların etrafında dönen görsel bir şölen izliyoruz. Genelde ana karakterlerinin beyaz olmasına alıştığımız Pixar filmlerinde bu zinciri önce 2017 çıkışlı Coco , ardından da ana karakterini siyahi olarak seçen ve Amerika’daki siyahi kültürün öğelerine, cazın renkli tonlarına

GÜNDELİK HAYAT İÇERİSİNDE “SÖYLEM” KAVRAMI BİZE NE İFADE EDİYOR? / Rabia İşeri

Resim
    Söylemi anlamak için dil, iletişim, ideoloji gibi kavramları da anlamak ve anlamlandırmak gerekir. Söylem, dil ya da sözel olmayan işaret sistemleri aracılığıyla toplumsal bir iletişimin gerçekleşmesini sağlar. Yazılı metinlerin yanı sıra sözel olmayan işaret sistemleri de söyleme dahil edilir. Saussure, dilin bir yapı olduğunu ve dilde bir ilişki olduğunu belirtir. Gösteren (metin, şekil) ve gösterilen (gerçek nesne) arasındaki ilişkinin her zaman sabit olmadığını ve düz anlam ifade etmediğini; yani göndergesel olmadığı için tartışmaya açık olduğunu söyler.   Doğduğumuz coğrafya, içerisinde büyüdüğümüz aile, öğretmenlerimiz gibi listeler şeklinde sıralayabileceğimiz; çocukluktan yetişkinliğe ve ardından yaşlılığa dek süren mikro ve makro çemberler bizi sarar. Bu çemberler gündelik hayat pratikleri içerisinde tavırlarımız, selamlaşmalarımız, yemek yeme şekillerimiz, giyinme tarzımız başta olmak üzere içine doğduğumuz kültürü de kapsayan geniş bir alandır.   Örneğin, birine “Sel

Küçük Kız ve Kelepir Maymun / Kerem Kacar

Resim
  Ben hayatım boyunca ne yalan söyledim ne de ağladım. O yüzden size anlatacaklarımı okurken yaşananları bir masal gibi değil, acayip ve şaşılacak dünyalarda gezintiye çıkmış bir çocuğun hikâyesi gibi görmenizi rica ederim. Kendi kafalarının içindeki beyni anlamak için başka insanların üzerinde incelemeler yapan bir grup araştırmacı size bunların hayal olduğunu, bir tür koruma mekanizmasının devreye girmesi sonucunda, bedenin akıl sağlığını korumak için uydurduğu bir yalan olduğunu söyleyebilir. Oysaki size az önce de söylediğim gibi, ben hayatım boyunca ne yalan söyledim ne de ağladım.     İlk hayal kırıklığımı, denize nazır hastanenin dalga çarpan duvarlarından babamın kucağına atlayıp, çekilmiş perdeleri aşarak giren zayıf güneş ışığının kalkan tozları gözler önüne serdiği odamıza geri döndüğümüzde yaşadım. Babam o zamanlar 30 yaşlarındaydı, birkaç gün öncesine kadar da simsiyah saçları vardı. Bir sabah hastane odasında uyandığımda kafasının bembeyaz olduğunu görünce çok korktuğ

Bir Soruya Yanıt / Goncagül Yılmaz

Resim
                        Hepiniz gibi benim de ilk evim annemin rahmiydi. Ama ben sizlerin aksine orada geçici olduğumun farkındaydım. İnsanların bir kısmı, annesinin rahminden evine doğar; bir kısmı ise bir eve doğar. Demek istediğim yolculuklarımızın yönü biraz da böyle belirlenir. Ben alelade bir eve sancısız ve sakin bir şekilde doğduğumda öncekilerden kalma bir beşikte ağırlandım. Sakin, soğuk ve uzak bir yerdeki sessiz bir misafir… Kimsenin yüzünü görme şansım olmasa da kimin gülümsediğini kimin somurttuğunu hissediyordum. Öyle ya herkes misafir sevmez.   Anne rahmimden doğduğum güne her şeyi hatırlamak bir lanet değil, pek azımızda bulunan bir yetenektir. Kimisi bunun mümkün olmadığını söyler. Bence de mümkün değil. Ama ne fark eder ki? Benim hafızam hislerimden ibaret ve hislerimin miladı doğumdan önceye dayanıyor.   Elbette beşikteki günlerim hızla akıp geçti. Evde sabahlar uzamaya başladı. Oyuncaklarım bile oldu. Ayrılık hüznü dedikleri şey o zamanlar içime yerleşmeye ba

Ercüment - Başlangıç / Serkan Eken

Resim
  “Check, Check! Kaptan pilotunuz konuşuyor. Sayın yolcularımız Türk Hava Yolları TK3807 sefer sayılı Boeing 730 tipi uçağımıza hoş geldiniz. Bizler daima sizleri sevdiklerinize ulaştırmak için varız. Bazen gökyüzünde bulutlar, bazen güneş ve ay; ancak daima bize sizler eşlik edersiniz. Yüzünüzden hüzün yerine gülücük görmek bizlere her zaman enerji depolar. Bunun bilinciyle her sabaha umutla uyanırız. Bugün sevgili yardımcı pilot arkadaşım Zeynep Tanyalçın ile ben pilotunuz Ercüment Konuksever sizlere eşlik edeceğiz. Yolculuğumuz boyunca tavan istek butonlarını kullanarak bizlere ulaşabilirsiniz. Mutlu bir birlikteliğimizin başlangıcı olması dileğimizle..“   - Ercüment Konuksever:     “Doğru muydu duyduklarım? Ben mi anons ettim biraz önce?” diye düşünmeden edemedi. Sahi normalde onun sözleriydi bunlar, hava kurumunun genel metniydi. Gözü kapalı harfiyen söyleyebilirdi. Basit bir hesapla 10 senelik pilotluk tecrübesinde belki de binlerce defa aynı metni seslendirmişti. Yerine