20 y.y. Felsefesi

Varoluşçuluk ve Önemli Temsilcileri Varoluşçuluk, bireyin kendi varlığını ve anlamını yaratma sorumluluğunu vurgulayan bir felsefi akımdır. Varoluşçulara göre, insan varlığı, önceden belirlenmiş bir öz veya anlam taşımaz. İnsan, kendi seçimleri ve eylemleriyle anlam yaratır. Bu nedenle, varoluşçuluk, bireysel özgürlük ve sorumluluğu ön plana çıkarır. Önemli Temsilciler: Søren Kierkegaard: Varoluşçuluğun öncülerinden biri olarak kabul edilir. İnanç, kaygı ve bireysellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Friedrich Nietzsche: Güç iradesi, Üstinsan ve Tanrı'nın ölümü gibi kavramlarla varoluşçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. Jean-Paul Sartre: Varoluşçuluğun en tanınmış temsilcilerinden biridir. "Varoluş özden önce gelir" sözüyle varoluşçuluğun temel tezini özetler. Simone de Beauvoir: Kadınların varoluşsal durumunu ve cinsiyetçiliği ele alarak varoluşçuluğa yeni bir boyut kazandırmıştır. Postmodernizm: Eleştir

İran’daki İsyanın Anatomisi -2- / Sara Özkan'ın kaleminden

 



İranda, Mahsa Amaninin ölümü ile başlayan protestolar, diktatöre ölüm” sloganlarıyla ölümlerin yaşandığı, çok güçlü bir halk eylemine dönüşerek, on günü aşkın bir süredir devam ediyor. Ülke içerisindeki İranlı kadınların gerçekleştirdiği protestolar, birçok ülke tarafından da yakından takip ediliyor. Özellikle Batılı toplumlarda pek çok kadının saç kesme videoları, çeşitli yürüyüşleri ile destekleniyor. İran hükümeti ise protestolara internet kesme, ev baskınları şeklinde uygulamalarla karşılık veriyor.

 Olayın, sivil halk ve kadınlar açısından ne şekilde ilerleyeceği büyük bir merak konusu. Nitekim olaylar üzerine geliştirilen çok sayıda olasılık bulunuyor. Bunlardan en dikkat çekici olanı ise Batılı feministlerin konuya olan ilgisi.

 Ortadoğuda pek çok kadının karşı karşıya kaldığı şiddet, taciz ve öldürülme haberleri bulunmasına rağmen, Mahsa Amininin ölümüne kadar bu olaylara gösterilen tepkilerin sınırlı olduğu görülüyor. Bu yönüyle Batılı feministlerin, İranda gerçekleşen eylemlere göstermiş olduğu destek iki şekilde açıklanabilmekte.

  İranda yaşanılan olaylara ve İrandaki kadın hareketine ilişkin haberlerin çoğunun duyurulmaması. Gelen bu sınırlı haberlerin, muhalefetin oluşturduğu tek bir kanaldan besleniyor olması. Bu durum ayrıca haberlerin doğruluğuna ilişkin de şüpheler oluşturuyor ve Batılı feministlerin sınırlı ve güvenirliliği sorgulanan haber kaynaklarından yola çıkarak eylemlerde bulunmasıyla sonuçlanıyor. 

 Peki bu iki sebep dikkate alındığında feminist eylemlerin siyasi, dini ve toplumsal açıdan yönlendirildiği söylenebilir mi? Bu soruya yanıt aramadan önce günümüze kadar feminist ideolojinin geçirdiği evrelere bakılması gerekiyor.

 Feminizmi, kadınların toplumsal yaşamdaki rolünü genişleterek, erkeklere tanınmış olan siyasal, ekonomik ve toplumsal haklara sahip olmalarını talep eden bir doktrin olarak tanımlayan Andre Michel[1], burada feminizmin ne amaçla ortaya çıktığını da belirtmekte[2].  Her ne kadar günümüzde hem toplumsal hem de politik bir harekete evrilmiş olsa da feminizm, aslında lokal düzlemde kendini gösteren oy hakkı talebi ile başlamış bir toplumsal hareket.  Aydınlanma ve Akılcılık Çağı’nın etkisiyle oy kullanma, eğitim ve kamusal hizmetlere katılma gibi kadınların insan hakları talepleriyle gelişim göstermeye başlamış olan feminizmin, ayrıca döneminin ideolojisine göre de şekillendiğini belirtmek gerek. Lokal ve global düzlemdeki değişimler ile oluşan sosyal, siyasal ve toplumsal etkiler ve ideolojiler feminizmi dönüştürerek bugüne getirmekte [3]. Öyleki dönemin ideolojileri kapsamında liberal feminizm, sosyalist feminizm, Marxist feminizm, radikal feminizm, siyah feminizm, dijital feminizm gibi pek çok türe ayrılmakta [4].

 Günümüze gelindiğinde özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ideolojilerin içlerinin boşaltılması feminizmi de etkisi altına almış durumda. Dönemin ideolojilerinden etkilenerek şekillenen feminizminse içleri boşaltılan ideolojilerden bağımsızlaşarak dönemin şartlarına uyarlandığı görülüyor. Tıpkı liberal feminizmden dijital feminizme dönüşmesi gibi. 

 Sanallaşan dünyada pek çok düşüncenin, inancın, geleneğin, kimliğin sosyal medya içerisinde kendine yer bulduğu bir dönem söz konusu. Elbette feminist düşünce ve eylemler de sosyal medya içerisinde kendisini gösteriyor. Feminizm içerisinde yeni dönem olarak görülen dijital feminizmin, toplumun sanallaşması ile ortaya çıkan bir kavram olduğunu söylemek mümkün. Sanallaşan dünya ile reel toplumun çevrimdışı feminist mücadelesine, sanal toplumun çevrimiçi mücadelesinin de eklendiği görülmekte. Feminist mücadele artık sanal ortamda paylaşılan içeriklerin çoğaltılması, e-dilekçelerin oluşturulması, çeşitli kişisel veya kurumsal hesaplar aracılığıyla organize olunması, bir davranışı kamera karşısına geçerek sergileme ve bunu yayınlama gibi pek çok sanal yöntemle de devam ettiği gözlemleniyor. #MeToo ve Times Up hareketleri de cinsel saldırı ve cinsel şiddete karşı bir ifşa hareketi olarak Amerikada başlayan ve bütün dünyaya yayılan bir hareket olarak tanımlanıyor.

 Sosyal medyanın yaygınlaşmasının, feminist hareketleri dijital platforma taşıdığı görülüyor. Dijital platformlarda ortaya çıkan feminist eylemler ise yeni bir dalga olarak adlandırılmasında etkili olmuş ve literatürde yerini almıştır. Ancak temelde belirli bir ideolojiden beslenmiyor, sadece dönem içerisinde yaşanan olaylara karşı tepkisel eylemler gerçekleştiriliyor. Bu nedenle dijital feminizm olarak nitelendirilen yeni dönem feministlerin oldukça fazla eleştirildiğini söylemek de mümkün [5].

 Sosyal medya aracılığı ile yürütülen feminist eylemlerin son dönem örneğini ise Mahsa Amininin ölümü üzerine gerçekleştirilen saç kesme ve başörtüsü yakma gösterileri oluşturuyor. İşte tam da bu noktada feminist eylemlerin sosyal medya üzerinden gerçekleştirilmesinin taşıdığı risklerden söz etmek gerekir.

Türkiyede kadın cinayeti veya şiddetine ilişkin karşımıza çıkan her haberin ardından, özellikle sosyal medya üzerinde kendini feminist olarak tanımlayan kişiler, söz konusu haberlere ilişkin tepkilerini ortaya koyuyor. Ancak haberlerin etkisini yitirmesi ile kendi asıl kimliklerine döndüklerinde feminizmin tam tersi bir kimliğe sahip oldukları görülüyor. Bu açıdan sosyal medyanın içerisinde oluşturulan bir kimlik karmaşası da oluşmakla kişinin pek çok kimliğe büründüğü gözlemlenebiliyor. O halde paylaşımları sağlayan kişilerin gerçek kimliklerinden ve ideolojilerinden haberdar olmama durumundan söz etmek mümkün.

 Sanal dünyada bir kişinin birden fazla ve/veya  sahte hesapların arkasına sığınması feminist eylemleri organize eden kişilerin gerçekliği, hatta yaşanılan olaylar üzerine ortaya çıkarılan görüntülerin bile gerçekliği sorgulanmasına yol açıyor. 

 O halde Batılı feministlerin sınırlı ve/veya belirlenmiş haber kaynağından yola çıktığı sonucuna ulaşılabilir. Diğer bir ifade ile siyasi amaçlar doğrultusunda feministlerin tepki oluşturacağı haberlerin ön plana çıkarılmasıyla, kadınlar ve çocuklar üzerinden amaçların gerçekleştirilmesi düşünülebilir. İranda yaşanan protestoların, Batı’daki feministler tarafından desteklenmesinin temel sebebinin de bu şekilde açıklanma durumu güçleniyor. Mahsa Amininin öldürülmesinin göz önüne çıkartılarak tepki toplamasını sağlayan kaynağın kim ya da kimler olduğunun belirsizliği şimdiye kadar devam eden sessizliğin neden bozulduğu noktasında da ipucu veriyor. Elde edilen ipuçları toplandığında ise sessizliğin gerçekleşen bir ölüm nedeniyle bozulmadığı, ön plana çıkarılan haberlere gelen tepkilerle iç karışıklığın planlandığı ve siyasi amaçlar doğrultusunda eylemlerin şekillendirildiği iddiası güçleniyor.

 

-----

[1] Andre Michel (22 Eylül 1920 – 8 Şubat 2022), Fransız sosyolog ve feminist yazar.

[2] Michel, A. (1984), Feminizm, (Çev. Şirin Tekeli), İstanbul: Kadın Çevresi Yayınları.

[3] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/269956

[4] Donavan, J. (2021). Feminist Teori. İstanbul: İletişim Yayınları.; Dural, A. B. ve Eyidiker, U. (2020). ''Osmanlı'dan Erken Cumhuriyete Türkiye'de Feminizmin Tarihsel Kökenleri'', Siyasi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Türkiye ve Rusya (Ed. Osman Köse) içinde, (131-147 ss.) Cilt:4, Ankara, Berikan Yayınevi.

[5] Sollee, K. (2015). 6 Things To Know About 4th Wave Feminism. 2022 https://www.bustle.com/articles/119524-6-things-to-know-about-4th-wave-feminism

---

Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için Patreon linki üzerinden bize bir kahve ısmarlamanız size hiçbir şey kaybettirmeyecekken bize çok şey kazandıracak.  

https://www.patreon.com/kitapdedektifiyiz

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet Dönemi Roman Özellikleri

İNSAN NEDEN ANLATMAYA BAŞLADI ? / Uçan Salyangoz

Anı Türünün Özellikleri: Detaylı Bir İnceleme