GENEL HATLARIYLA HİKAYEDEKİ KADININ ARKEOLOJİSİ
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Hakikat seni özgürleştirir.
Erich Fromm
1990’lı yılların başında Şanlıurfa’nın Balıklıgöl yakınlarındaki Göbeklitepe’de
bir heykel bulundu. 1.80-1.90 boylarında bir erkeğe ait olan bu figür, çanak
çömleksiz neolitik dönemin MÖ. 11-12 binli yıllarında halkın çeşitli plastik
sanatlara dair eserlere sahip olabileceğini gösterdi.
Kadın egemen, anaerkil bir toplumsal yapının hüküm sürdüğü yerde erkek
heykeliyle karşılaşmak olası değildi. Dolayısıyla Urfa Adam, dünya toplumsal
yapısında geri dönüşü olmayacak bir kırılma yaşattı. Başka bir ifadeyle bu
durum, tanrıların bir şekle şemale girmesi gerekliliği veya bir şekli, şemaili
ve cinsiyeti olacaksa da bunun ancak erkek olması gerekliliği üzerine ideolojik
bir kırılım gerçekleştirdi. O saatten sonra dünyada toplumsal cinsiyet eşitliği
söz konusu değildi. Monolitlerin üzerine resmedilen kutsal hayvanların hepsi
erkekti ve kendilerini de aynı şekilde erkek olarak resmediyorlardı.
Dolayısıyla o saatten sonra tarihi artık kadınların değil erkeklerin yazmaya
başladığına tanık oluyoruz.
İnsanın evrimine çok büyük katkısı olan iletişim, kendi türünü devam
ettirebilmek için bütün canlı organizmalarda geçerli olan bir kuralla insanda
sözlü tarihin ve kültürün gelişmesine ciddi miraslar oluşturmakta; dil, dili
kullananın amacına hizmet ederek diğerlerini şeyleştiriyor, sınırlıyor,
basitleştiriyordu. Bu dilsel dünya içinde doğa, doğal kavramlara evriliyor,
insan kullanımına ve amacına uygun kodlanıyordu.
Yaşamını çevreleyen evrenin diğer oyuncularıyla kendi arasına, anlam ve
algı sürecinin sonucu olarak ortaya çıkan bir gösterge yerleştirmişti. İnsanın
etrafındaki her şey bu göstergeler dünyasından üzerine düşeni almış gerçekte
hiç taşımadıkları anlamlarla anılmaya ve değer görmeye başlayarak dilden ibaret
bu kurgu dünyasında konumlanmışlardı. Gördüğü, ilişkilendiği, dayanıştığı ve
çatıştığı ne varsa isimlendiren göstergelerle örten ve anlamlandıran insan
olmuştu. Her şey insan içindir sözü ile kedinin kedi, elmanın elma olması bu
düşüncenin ürünüdür.
İnsan doğadan öylesine sert bir şekilde
koptu ki en sonunda ne hayvanları ne de doğayı anlayabildi. Bunun bir yansıması
da bazı bitkilerin temel besinler olarak tanımlanmasına dönerken onlarla
rekabet edenler “zararlı otlar”a dönüşüyordu. Bazı hayvanlar dost, yoldaş
olurken diğerleri yırtıcılar veya haşereler olmaya başladı. Dildeki bu şiddet
eylemde geçiyor, yabanıllar, yırtıcılar ve haşere kimliğinin giydirildiği
diğerleriyle kaçınılmaz bir mücadele haline giriliyordu. Bu erkek kadın
arasındaki durumu da bize özetliyor elbette.
DOĞADAN KOPMANIN SEBEBİ
Adem ve Havva mitini incelediğimizde
Adem, henüz cennetten kovulmadan önce ve tanrının isteği üzerine tüm diğer
canlılara isim verip onlarla konuşabiliyordu. Buna karşılık Havva şeytanla iş
birliği yapan ve elmayı ilk yiyen olarak yansıdı. Cennetten kovulana kadar
çıplak olduklarını fark etmeyen Adem ve Havva, yeryüzündeyken yaprak ile mahrem
olarak düşündükleri yerlerini kapatmaya çalıştığından bahsedilir. Dolayısıyla,
Havva yüzünden doğadan bir kopuşa şahit oluyoruz.
Gılgamış’daysa baş kahramanlarımızdan Enkidu’nun, Rahibeyle altı gece
yedi gün beraber olması ve rahibenin onu çobanların yanına götürerek bira ve
ekmekle tanıştırması hayvanlarla artık anlaşamaması sonucunu doğurur. İnsan
elinin değdiği iki ürünü tatmadan önce rahibe onu “mahremiyetten koparmıştır.”
Dolayısıyla buradaki mahremiyet doğanın kendisi olmakla birlikte ilişki sonrası
doğa ile herhangi bir bağ kalmamıştır.
İnsanlık türünün erkek cinsi, cinsiyet fark etmeksizin bütün insanlığı
tehlikeye sokan dil meselesiyle birlikte aklından çıkanı konuşmuyor, yerine
konuştuğu aklını yönlendiriyordu. Başka bir ifadeyle akıl dile sahip değildi,
dil, akla sahipti ve işin en kötüsü de fiziksel olarak daha güçlü olan erkek,
kadının üzerindeki gücünü dilde de sağlamaya başlamıştı. Hal böyle olunca da
mitler, efsaneler ve hikayeler de buna göre şekil almaya başladı.
GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMANIN
SEBEBİ
İsrailli kahraman Samson’un Filistin kraliçesi ile seviştikten sonra
gücünü kaybetmesiyle, örs ve çekiç kullanmadan demire şekil verebilen Peygamber
Davut’un kölesiyle birlikte olduktan sonra peygamberlik vasfı ortadan kalkması
ve demire şekil veremeyecek duruma gelmesini yoldan çıkartan bir unsur olarak
kadının olmasını işaret ediyor. Bu
yönüyle özellikle politikacıların ağızlarından pek düşürmeyi sevmedikleri:
“iffetli kadın” durumu binlerce yıldır aynı şekilde duruyor.
ANTİK YUNAN
MİTOLOJİSİNDE CEZALANDIRILAN BELLİ
Ateşi çalıp insanlığa veren Prometheus'un
hikâyesine Pierre-Jean Vernant'ın anlatımıyla şahit olalım.
“Pierre-Jean
Vernant Üçüncü Perde: Zeus yeryüzünde yanan ocakları görünce küplere
biner. O noktada buğdayı saklamaya karar verir. Dolayısıyla daha önceden
insanların çalışmasına gerek kalmadan yerde biten buğday filizlenmek için
insanların, onun tohumunu toprağa saklamasına ihtiyaç duyacaktır. Zeus bu
yaptıklarıyla yatışmaz. Hephaistos’tan toprağa su katıp tanrıçalara benzeyen
bakire bir genç kız yaratmasını ister. O da pandorayı yaratır. ‘’Pandora’’,
yani ‘’tüm tanrıların ihsanı’’. Çünkü tüm tanrılar ona lütufta bulunur. İşte
kadın soyunun atası diyebileceğimiz bu varlık. Dışarıdan baktığımızda tıpkı
etsiz kemikleri sarmalayan yağ gibi göz alıcıdır. Ancak aşk ve hayranlığa sebep
olan bu çekiciliğin arkasında ne vardır? Öncelikle bu kadın topraktan
yaratılmıştır. Ve ona bir köpek ruhu verilmiştir. Yani bir tür hayvansallık ve
vahşilik. Ve her türlü yalancılıkla donatılmıştır. Yalancı bir mizacı vardır.
Dolayısıyla Pandora’nın kendisi, Prometheus’un hazırladığı et gibi bir
tuzaktır, yalandır. Zeus hem evlenilecek bir genç kız hem de bünyesinde
vahşiliği barındıran bu tanrısal güzelliğin yalancı imgesi olan ‘’mankeni’’
Prometheus’un erkek kardeşi Epimetheus’a gösterir. ‘’Prometheus’’ her şeyi
önceden gören demektir. Kardeşi Epimetheus’un adı ile düşüncesizliği, olanları
her zaman iş işten geçtikten sonra anlamayı ifade eder. Epimetheus, bu kadını
görür ve evine alır. Bu noktada Zeus’un planı gerçekleşmiştir. Pandora bir
kutuyu açar, bu kutu görünmeyen müsibetlerle doludur. Pandora’nın kendisi
müsibettir. Ancak, herkes onu sevdiği için görünürde iyidir. Göremediğimiz ama
bildiğimiz müsibetler bu kutudan dışarı çıkar: hastalıklar, ölümün yaklaşması,
kıtlık, vesaire.işte insanlık durumu bu şekilde mühürlenmiştir.”
Bu efsaneden de kolayca anlaşılabileceği gibi
cezalandırmanın yöntemi olarak artık şeytana gerek kalmamıştır. Bunun yerine
seçilen cinsiyet bellidir: “Kadınlar.”
PEKİ
YA YEMEK?
Carol J. Adams’a göre çok radikal
biçimde et yemek ile ataerkil dünya görüşü arasında bir bağlantı olduğuna
dikkat çekilir. Aslında burada hayvanların maruz kaldığı sömürü ile kadınların
ezilmişliğinin eşleşme biçimleri aynı şekilde ifade edilmekte. Başka bir
ifadeyle mutfakta eşine yardım etmeyen erkeğin mangalın başına geçmek istemesi
ve otantik bir şekilde yelpazeyi sallayarak, etin başında durması dolaylı ve
ironik bir örnek. Anlaşılan o ki hala kendini avcı zanneden erkek, atalarını
taklit etmeye devam ediyor; Avcılık tek başına yapılacak bir iş değildi ve
kolektif bir aktiviteydi.
Antik felsefeden bu yana neredeyse tüm düşünürler kadını doğayla ve
dolayısıyla bedenle özdeş kılacak şekilde ötekileştirmişlerdi. Erkeği akılla
bezeyip yücelten ataerkil anlayış, bu özelliğiyle kadın ile uygarlığı kontrol
altına almak istediği doğayı birleştirme çabası içerisine girmişti. Kültürün
erilleşmesine de katkı sağlayan bu düşünce biçimi, edebiyattan sinemaya, dilden
gündelik hayata,yemeğe kadar her alana yansımıştı.
Yine Mezopotamya’da özel mülkiyetle beraber kadın sorunlarının yumağı
oluşmaya başladı. Yenilebilir bitkilerin ve evcilleşebilir hayvanların büyük
bir bölümü insan yaşamına bu dönemde girdi. Ahlak, mahremiyet, mülkiyet, hukuk,
gelenek, adalet, iş, emek sömürüsü, sınıflı toplum yapısı, türcülük
anlattığımız masallar, atasözleri, kutsal kitaplar, inanç, iktidar bu dönemde
filizlendi.
Değişen pek bir şey var mı?
Tartışılır.
---
Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için bize #askıdakultursanat ile bir bilet ısmarlar mısınız?
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder