Charles Baudelaire’in Gözünden Kentli İnsan: Flâneur / Aslı Özkan'ın kaleminden
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
18. ve 19. yüzyıllarda Sanayi Devrimi’nin
etkisi üretim alanında ve ekonomik alanlarda olduğu kadar sosyal ve toplumsal
hayatta da kendini göstermiştir. Bu etki, modern kent hayatının ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Modern kent hayatının ortaya çıkmasıyla birlikte meydana
gelen gelişme ve değişiklikler, insanların duygu ve düşüncelerini etkilemiş, ‘’kentli
insan’’ algısının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu algı ise yeni ve şehirli
insan profillerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Sanayi Devrimi’nin etkisiyle
birlikte kent hayatı, birçok gelişmenin yaşandığı ortam olarak, insanların
düşünce ve davranışlarını etkileyerek değiştirmeye başlayan kurumsal bir ortama
dönüşmeye başlamıştır. Modern kent hayatının ortaya çıktığı 19.yüzyıl, bu
dönemde yaşayan filozof, şair, yazar ve sanatçılara da ilham kaynağı olmuştur. Dönemden
ilham alan isimlerin başında ünlü, Fransız yazar ve şair olan Charles Baudelaire gelmektedir. Charles Baudelaire’in,
modernizmi, 19. yüzyıla kadar oluşmuş olan düzen ve geleneğe karşı bir
başkaldırı olarak nitelendirilmektedir.
19. yüzyılda ortaya çıkmış olan
‘’ kentli insan profili’’ nin ise ilk olarak Charles Baudelaire’in ‘‘Modern
Hayatın Ressamı’’ adlı kitabında ele aldığı görülmektedir.
Modern kent hayatının özellikleri Charles Baudelaire’in
sanat teorisinin temelini oluşturmaktadır. Bu bağlamda Charles Baudelaire’e
göre 19. yüzyıl Avrupa’sının kahramanları artık soylular ya da aristokratlar
olmamakla birlikte, en yüce ve güzel olan da kilisede değil, toplumun her
kesiminden insanın bir arada yaşadığı kentlerdir, ona göre kahraman denilen
kişi modern kent insanıdır. Charles Baudelaire, döneminde ‘’kentli insan’’
profilinin ele alındığı ilk kitap olan ‘‘Modern Hayatın Ressamı’’ nda bu
kent insanlarına yer vermiş, onların kimler olduklarını açıklamış ve
karakterlerini tanımlamıştır. Bu kahramanların en çok öne çıkanları Bohem,
Dandy ve Flâneur tipleridir.
19. Yüzyıl’da Modern Kent İnsanı: Flâneur
Flâneur, Fransızcada ‘‘avare
gezinen’’ anlamına gelen bir kelimedir. Baudelaire,
‘’Modern Hayatın Ressamı’’ adlı kitabında flâneur tipinden şöyle bahsetmektedir:
Nasıl
ki kuş havada, balık suda yaşarsa o da kalabalıklarda var olur. Aşkı, işi, gücü
kalabalıklardır. Kusursuz flâneur
için, tutkulu gözlemci için, ahalinin tam orta yerini, hareketin gel git
noktasını, gelip geçici ile sonsuzun arasını mesken tutmak müthiş bir keyiftir.
Evden uzak kalmak ama her yerde evinde hissetmek; dünyanın merkezinde olmak,
dünyayı gözlemlemek ama dünyadan saklı kalmak (Baudelaire, 2021, s.33).
Flâneur,
modern kentte yaşayan bir insan profili olarak, dönemin kent yapısıyla
özdeşleşerek gündelik hayatın içerisinde karışan bir karakterdir. Baudelaire ‘’Modern
Hayatın Ressamı’’nda flâneur’ün kent yaşamının içerisinde karışmış bir tip
olduğunu şu ifadelerle açıklamıştır:
En ücra köşelerine kadar metropolü arşınlar ve
modern hayatın bütün görünümlerini müthiş bir aşkla gözlemler, ayıklar ve
hafızasının arşivine kaydeder. Kalabalıklarda barınır, kalabalıklarda nefes
alıp verir, kalabalıklarda mest olur. Tebdil-i kıyafet gezer. Kimse onu fark
etmez; o ise herkesi fark eder. İnsan sarrafıdır. Modern hayatın kahramanlarını
o seçer. Kahramanları, aynı zamanda yoldaşları olur [...] Bedenini arayan
gezgin ruh misali, istediği zaman istediği kişiye geçiverir. [...] Flâneur kılıktan kılığa girerken onlarda
erimez, aksine her defasında bireyselliği yeniden pekiştirir. Bir dedektif
gibidir; kalabalıkların peçelediği izleri sürer (Baudelaire, 2021, s. 33)
Baudelaire’in bu
ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, Flâneur tipi, modern kentin en
tenha ve ücra yerlerini bile dolaşan, kentin kaosu arasında, kalabalıklardan da
faydalanarak bir nevi kamufle olan, diğer kent insanlarıyla empati kurabilen
fakat kendi benliğinin de bu insanlar arasında eriyip kaybolmasına izin vermeyen
bir modern kent kahramanıdır. Evet, bir flâneur kalabalıklar içinde
gezmektedir fakat aynı zamanda kalabalıklara ve kentte yaşayan diğer insanlara
sırtını dönebilecek bir tiptir. Çünkü flâneur kalabalıklarda var olduğu
kadar bireycidir de, kendi iç dünyasından uzaklaşmak istemeyen onu güzel bir
şekilde inşa etmek isteyen bir tiptir. Flâneur, kent ile bütünleşen,
kentin ve kentte yaşayan insanların içlerine karışan bir aylaktır.
‘’Flâneur’un işi gücü aylaklıktır,
avareliktir. Ona göre insanın aylaklıkla kazandığı, çalışmakla
kazanabileceğinden çok daha değerlidir’’ (Artun, 2021, s.34)
Flâneur’un
aylaklığından ötürü, onun zaman kavramıyla kentteki diğer insanların zaman
kavramı birbirinden çok farklıdır. Flâneur’de herhangi bir zaman kaygısı
yoktur. 1840’lı yıllarda, bir dönem pasajlarda kaplumbağaları yürüyüşe çıkarma
modası başlamıştır. Bu olayın üzerine flâneur’ler de kendi yürüyüş
hızlarını kaplumbağaların yürüyüşüne uydurmuştur. Çünkü flâneur’lere
göre ilerleme de bu hızda olmalıdır. Flâneur tipinin yaşayış tarzı, tüm
vaktini maddiyata ve ilerlemeye adamış olan burjuvanın tam tersidir. Burjuvalar
çok fazla çalıştıkları mesailerinden, kendilerine zar zor boş vakit ayırırken, flâneur
’ün bütün vakti boştur, o zamanı durdurup özgür bir şekilde yaşamaktadır.
Charles Baudelaire ve Walter
Benjamin’in anlatıları Flâneur tipine göre aslında 19. yüzyıl Avrupa’sının
modern kentleri birer ‘’fantasmagoria’’dır. ‘’Fantasmagoria: Flâneur ’ün
gözünde metropol, seyrine doyamadığı sonsuz bir gösteri; bir göz kamaştırıcı
imgeler, baştan çıkaran düşler, fantasmalar alemidir.’’ (Artun, 2021, s. 35)
19. yüzyıl insanı için
kentteki her şey yepyeni ve çok dikkat çekicidir. Yeme, içmeden sanat ve
mimariye kadar hayale benzer bir gerçeklik taşıyan fantastik bir mekândır. Bu
mekan, içerisinde yaşayan sıradan insanların hikâyelerinin Flâneur ‘ün
gözünden bakıldığında görünen fantazmagoryasıdır. ‘’Modern Hayatın Ressamı’ ‘nın
Baudelaire’de Sanatın Özerkleşmesi ve Modernizm kısmında fantazmagorik kent şu
şekilde açıklanmıştır:
Başta, evi saydığı gece geç saatlere kadar
ışıl ışıl pasajlar. Gaz lambalarının kullanıldığı ilk mekânlar. Yeni yeni
canlanan sokak hayatının, gece hayatının merkezleri. Modern gündelik hayat
kültürünün beşikleri. Yeme, içme, giyim, kuşam görgüsünün, hazzın, cazibenin,
modanın lüksün dünyaya sunulduğu sahneler. Vitrinler, barlar, bistrolar,
panoramalar, balmumu heykel müzeleri, sergiler... Opera-tiyatro yıldızlar,
muhabirler, muhbirler, piyasaya çıkmış yosmalar, akrobatlar, sihirbazlar, hokkabazlar...
Sanatın ve edebiyatın kahramanları, dandy ve bohemler. Ve tip tip Parisli.
Narin dökme demir profillerle, bu profillerin çevrelediği camların ve aynaların
kuşattığı Gotik özentisi mekânlar: Pasajlar. Pasajlarda her şey, herkes
görünüşte yepyeni, modern, evrensel (Artun, 2021, s.35).
19. yüzyıl Avrupa’sının toplumu için
hayalmiş gibi algılanan bu mekânda Flâneur ‘ün görevi aslında içinde
yaşadığı kenti ve kent içerisinde yaşayan diğer insanları çözümlemektir. Bunun
yanında Flâneur, olaylara akılcı bir şekilde yaklaşmayıp, akılcı bir
bilgiyle ilgilenmemektedir. Romantik bir tavırla kentin fiziksel yapısı ve
kentle ilişki içinde olan kentli insan profilleriyle romantik bir tavırla
ilgilenmektedir.
Aynı zamanda Flâneur
‘ün gezdiği yerlerin başında pasajlar gelmektedir. Çünkü pasajlar, modern bir
kentin çok fazla göz önünde olmayan yüzünü gösteren ideal mekanlardır. Sokaklar,
mahalleler, pasajlar, şehrin kalabalık olan meydanları flâneur ‘ün
gözlem yapabilmesi için en ideal dış mekanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Charles Baudelaire ‘’Modern
Hayatın Ressamı’’ kitabının Sanatçı, Dünya İnsanı, Kalabalıkların Adamı ve
Çocuk kısmında okuyucuya ressam olan Bay G. adlı bir karakteri tanıtmıştır.
Baudelarie, Bay G.’nin, on yıl boyunca bir gezgin ve kozmopolit bir insan
olduğunu dile getirmiş, Bay G.’nin sanatçı sıfatıyla anılmayı sevmediğinden
bahsetmiş ve şu ifadeleri kullanmıştır:
Ben onu dandy diye isimlendirebilirim
ve bunun için geçerli birkaç nedenim var; çünkü dandy sözcüğü özlü bir
karaktere ve bu dünyanın manevi işleyişine ilişkin ince bir kavrayış yeteneğine
işaret eder; ama diğer yandan dandy duyarsızlık özlemi duyar ve doymak
bilmez bir görme ve hissetme tutkusunun egemenliğindeki Bay G., bu
yönüyle dandizmden keskin bir çizgiyle ayrılır. [...] Dandy bıkkındır
veya tavrı ve mensup olduğu zümre gereği öyle görünür. Bay G. bıkkın
insanlardan nefret eder. [...] Görünür, somut, plastik halde yoğunlaşmış nesnelere
duyduğu sevda, onu metafizikçinin elle tutulmaz âlemini oluşturan şeylerden
uzaklaştırmasa, ona filozof adını yakıştırır, birden fazla nedenle hak ettiği
bu unvanı ona verebilirim. (Baudelaire, 2021, s.210)
Ayrıca Baudelaire’in bahsettiği, Bay G. karakteri kendi
ağzından şu sözleri söylemiştir:
‘’İnsanın tüm melekelerini
hâkimiyetine alacak kadar somut olan o acılardan birinin darbesini yemediği
halde kalabalığın içinde sıkılan insan aptalın tekidir! Ve ben onu hor
görürüm!’’ (Baudelaire, 2021, s. 211)
‘’Modern Hayatın Ressamı’ ’nın Ali
Artun tarafından yazılan bölümünde, Flâneur ’den bahsettiği makalede, flâneur
‘ün derin düşüncelerle meşgul olan bir filozofa bile yarar sağlayacak bir tip
olduğundan bahsedilmiştir. Hem bu ifadelere, hem de Charles Baudelaire’in Bay
G. karakterinin kendi ağzıyla söylediği yukarıdaki cümlelere bakıldığında Baudelaire’in
bize tanıttığı Bay G. karakterinin aslında modern kent gezgini bir flâneur olduğu
anlaşılmaktadır. Aynı zamanda Baudelaire bahsettiği bu
karakter ile, ideal olan modern sanatçıyı anlatmaktadır.
İşte gidiyor, koşuyor, arıyor. Peki ne arıyor? Benim resmettiğim şekliyle bu adamın, büyük
insan çölünün ortasında durmaksızın gezen, canlı imgelem gücüne sahip bu yalnız
adamın, basit bir flâneur ’den daha yüksek bir amacı, rastlantıların
getirdiği uçucu zevklerden daha genel bir hedefi vardır kuşkusuz. O, modernite
adını vereceğim şeyi aramaktadır. [...] Bu adam, modadan, tarih içerisinde
barındırabileceği her türlü şiirselliği devşirmekte, geçici olandan ebedî olanı
damıtmaktadır. (Baudelaire, 2021, s. 214)
Burada Charles
Baudelaire’in asıl yapmak istediği şey, kapitalizmin yükselişe geçtiği bu çağda
ve bu koşullarda sanatın yöntemlerinde birtakım değişikliklerin meydana
geldiğini, bu değişikliklerin neler olduğunu ve sanatçının 19. yüzyılda
modernleşen kent hayatına karşı geliştirdiği yeni yöntemleri ifade etmektedir.
Bunu da bohem ve flâneur tipleriyle birlikte modern hayattaki
güzelliğin peşine düşerek sanatı kent insanıyla birlikte toplumsallaştırarak
yapmıştır.
Bu durumla ilgili ‘’Modern Hayatın
Ressamı’’ kitabının ilk bölümünde Ali Artun’un, flâneur’le ilgili
yazdığı makalede şu ifadeler bulunmaktadır:
Moderniteyle
kastettiğim, bir yarısı sonsuz ve değişmez olan sanatın, gelip geçici, ele
avuca sığmaz, koşullara bağlı olan diğer yarısıdır. Hemen hemen her modernite
tezi, Baudelaire’in ‘’Modern Hayatın Ressamı’ ’ndan bu vecizeyle
meşrulaştırılır. Oysa bu söz, ancak onun diğer eleştiri yazıları ve asıl
şiirleri bağlamında anlam kazanır; kahramanları tarafından yorumlanır.
Moderniteyi, bohem, dandy ve flâneur sahnelerler; şair ve
ressam onlardır. [...] İster şair, ister ressam, ister filozof kimliğine
bürünsün, flâneur ‘ün dehası, hayatın bir görünüp bir yok olan
fragmanlarında beliren sonsuzluğu keşfetmektir: ‘’O modernite dediğim şeyi
aramaktadır… (Baudelaire, 2021, s. 45)
Anlaşılmaktadır ki
aslında flâneur, sistemin ve modernitenin kendisi üzerinde yaratacağı bireysel
etkilerden uzak durmak istemektedir. Ancak bir yandan da kendi içerisinde bir
anlamlandırma yaratmak için de başvurduğu adresler yine sistem ve modernite
olmaktadır. Flâneur tipi aslında paradoks içerisindedir fakat bu
paradoksu pek fazla önemsemeyen ve buna bir çözüm bulma çabasında olmayan bir
tiptir.
Baudelaire, Charles (2021). Modern Hayatın
Ressamı. İstanbul: İletişim Yayınları.
Demirkıran, Yalçın (2017)’’, ‘’19.
Yüzyıl Erken Modern Kent Karakteri Olarak Charles Baudelaire’in Flâneur Kavramı ’nın Yeni
Medya’daki İzdüşümü’’, ‘’Sanat ve Tasarım Dergisi’’, 20, 105- 121.
Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için Patreon linki üzerinden bize bir kahve ısmarlamanız size hiçbir şey kaybettirmeyecekken bize çok şey kazandıracak.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder