20 y.y. Felsefesi

Varoluşçuluk ve Önemli Temsilcileri Varoluşçuluk, bireyin kendi varlığını ve anlamını yaratma sorumluluğunu vurgulayan bir felsefi akımdır. Varoluşçulara göre, insan varlığı, önceden belirlenmiş bir öz veya anlam taşımaz. İnsan, kendi seçimleri ve eylemleriyle anlam yaratır. Bu nedenle, varoluşçuluk, bireysel özgürlük ve sorumluluğu ön plana çıkarır. Önemli Temsilciler: Søren Kierkegaard: Varoluşçuluğun öncülerinden biri olarak kabul edilir. İnanç, kaygı ve bireysellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Friedrich Nietzsche: Güç iradesi, Üstinsan ve Tanrı'nın ölümü gibi kavramlarla varoluşçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. Jean-Paul Sartre: Varoluşçuluğun en tanınmış temsilcilerinden biridir. "Varoluş özden önce gelir" sözüyle varoluşçuluğun temel tezini özetler. Simone de Beauvoir: Kadınların varoluşsal durumunu ve cinsiyetçiliği ele alarak varoluşçuluğa yeni bir boyut kazandırmıştır. Postmodernizm: Eleştir

Charles Baudelaire’in Gözünden Kentli İnsan: Flâneur / Aslı Özkan'ın kaleminden

 

                                                             

                 18. ve 19. yüzyıllarda Sanayi Devrimi’nin etkisi üretim alanında ve ekonomik alanlarda olduğu kadar sosyal ve toplumsal hayatta da kendini göstermiştir. Bu etki, modern kent hayatının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Modern kent hayatının ortaya çıkmasıyla birlikte meydana gelen gelişme ve değişiklikler, insanların duygu ve düşüncelerini etkilemiş, ‘’kentli insan’’ algısının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu algı ise yeni ve şehirli insan profillerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

                 Sanayi Devrimi’nin etkisiyle birlikte kent hayatı, birçok gelişmenin yaşandığı ortam olarak, insanların düşünce ve davranışlarını etkileyerek değiştirmeye başlayan kurumsal bir ortama dönüşmeye başlamıştır. Modern kent hayatının ortaya çıktığı 19.yüzyıl, bu dönemde yaşayan filozof, şair, yazar ve sanatçılara da ilham kaynağı olmuştur. Dönemden ilham alan isimlerin başında ünlü, Fransız yazar ve şair olan Charles Baudelaire gelmektedir. Charles Baudelaire’in, modernizmi, 19. yüzyıla kadar oluşmuş olan düzen ve geleneğe karşı bir başkaldırı olarak nitelendirilmektedir.

                19. yüzyılda ortaya çıkmış olan ‘’ kentli insan profili’’ nin ise ilk olarak Charles Baudelaire’in ‘‘Modern Hayatın Ressamı’’ adlı kitabında ele aldığı görülmektedir.

               Modern kent hayatının özellikleri Charles Baudelaire’in sanat teorisinin temelini oluşturmaktadır. Bu bağlamda Charles Baudelaire’e göre 19. yüzyıl Avrupa’sının kahramanları artık soylular ya da aristokratlar olmamakla birlikte, en yüce ve güzel olan da kilisede değil, toplumun her kesiminden insanın bir arada yaşadığı kentlerdir, ona göre kahraman denilen kişi modern kent insanıdır. Charles Baudelaire, döneminde ‘’kentli insan’’ profilinin ele alındığı ilk kitap olan ‘‘Modern Hayatın Ressamı’’ nda bu kent insanlarına yer vermiş, onların kimler olduklarını açıklamış ve karakterlerini tanımlamıştır. Bu kahramanların en çok öne çıkanları Bohem, Dandy ve Flâneur tipleridir.

                 19. Yüzyıl’da Modern Kent İnsanı: Flâneur

                  Flâneur, Fransızcada ‘‘avare gezinen’’ anlamına gelen bir kelimedir. Baudelaire, ‘’Modern Hayatın Ressamı’’ adlı kitabında flâneur tipinden şöyle bahsetmektedir:

Nasıl ki kuş havada, balık suda yaşarsa o da kalabalıklarda var olur. Aşkı, işi, gücü      kalabalıklardır. Kusursuz flâneur için, tutkulu gözlemci için, ahalinin tam orta yerini, hareketin gel git noktasını, gelip geçici ile sonsuzun arasını mesken tutmak müthiş bir keyiftir. Evden uzak kalmak ama her yerde evinde hissetmek; dünyanın merkezinde olmak, dünyayı gözlemlemek ama dünyadan saklı kalmak (Baudelaire, 2021, s.33).

                  Flâneur, modern kentte yaşayan bir insan profili olarak, dönemin kent yapısıyla özdeşleşerek gündelik hayatın içerisinde karışan bir karakterdir. Baudelaire ‘’Modern Hayatın Ressamı’’nda flâneur’ün kent yaşamının içerisinde karışmış bir tip olduğunu şu ifadelerle açıklamıştır:

 En ücra köşelerine kadar metropolü arşınlar ve modern hayatın bütün görünümlerini müthiş bir aşkla gözlemler, ayıklar ve hafızasının arşivine kaydeder. Kalabalıklarda barınır, kalabalıklarda nefes alıp verir, kalabalıklarda mest olur. Tebdil-i kıyafet gezer. Kimse onu fark etmez; o ise herkesi fark eder. İnsan sarrafıdır. Modern hayatın kahramanlarını o seçer. Kahramanları, aynı zamanda yoldaşları olur [...] Bedenini arayan gezgin ruh misali, istediği zaman istediği kişiye geçiverir. [...] Flâneur kılıktan kılığa girerken onlarda erimez, aksine her defasında bireyselliği yeniden pekiştirir. Bir dedektif gibidir; kalabalıkların peçelediği izleri sürer (Baudelaire, 2021, s. 33)

                   Baudelaire’in bu ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, Flâneur tipi, modern kentin en tenha ve ücra yerlerini bile dolaşan, kentin kaosu arasında, kalabalıklardan da faydalanarak bir nevi kamufle olan, diğer kent insanlarıyla empati kurabilen fakat kendi benliğinin de bu insanlar arasında eriyip kaybolmasına izin vermeyen bir modern kent kahramanıdır. Evet, bir flâneur kalabalıklar içinde gezmektedir fakat aynı zamanda kalabalıklara ve kentte yaşayan diğer insanlara sırtını dönebilecek bir tiptir. Çünkü flâneur kalabalıklarda var olduğu kadar bireycidir de, kendi iç dünyasından uzaklaşmak istemeyen onu güzel bir şekilde inşa etmek isteyen bir tiptir. Flâneur, kent ile bütünleşen, kentin ve kentte yaşayan insanların içlerine karışan bir aylaktır.

                    ‘’Flâneur’un işi gücü aylaklıktır, avareliktir. Ona göre insanın aylaklıkla kazandığı, çalışmakla kazanabileceğinden çok daha değerlidir’’ (Artun, 2021, s.34)

                       Flâneur’un aylaklığından ötürü, onun zaman kavramıyla kentteki diğer insanların zaman kavramı birbirinden çok farklıdır. Flâneur’de herhangi bir zaman kaygısı yoktur. 1840’lı yıllarda, bir dönem pasajlarda kaplumbağaları yürüyüşe çıkarma modası başlamıştır. Bu olayın üzerine flâneur’ler de kendi yürüyüş hızlarını kaplumbağaların yürüyüşüne uydurmuştur. Çünkü flâneur’lere göre ilerleme de bu hızda olmalıdır. Flâneur tipinin yaşayış tarzı, tüm vaktini maddiyata ve ilerlemeye adamış olan burjuvanın tam tersidir. Burjuvalar çok fazla çalıştıkları mesailerinden, kendilerine zar zor boş vakit ayırırken, flâneur ’ün bütün vakti boştur, o zamanı durdurup özgür bir şekilde yaşamaktadır.

                       Charles Baudelaire ve Walter Benjamin’in anlatıları Flâneur tipine göre aslında 19. yüzyıl Avrupa’sının modern kentleri birer ‘’fantasmagoria’’dır. ‘’Fantasmagoria: Flâneur ’ün gözünde metropol, seyrine doyamadığı sonsuz bir gösteri; bir göz kamaştırıcı imgeler, baştan çıkaran düşler, fantasmalar alemidir.’’ (Artun, 2021, s. 35)

                        19. yüzyıl insanı için kentteki her şey yepyeni ve çok dikkat çekicidir. Yeme, içmeden sanat ve mimariye kadar hayale benzer bir gerçeklik taşıyan fantastik bir mekândır. Bu mekan, içerisinde yaşayan sıradan insanların hikâyelerinin Flâneur ‘ün gözünden bakıldığında görünen fantazmagoryasıdır. ‘’Modern Hayatın Ressamı’ ‘nın Baudelaire’de Sanatın Özerkleşmesi ve Modernizm kısmında fantazmagorik kent şu şekilde açıklanmıştır:

Başta, evi saydığı gece geç saatlere kadar ışıl ışıl pasajlar. Gaz lambalarının kullanıldığı ilk mekânlar. Yeni yeni canlanan sokak hayatının, gece hayatının merkezleri. Modern gündelik hayat kültürünün beşikleri. Yeme, içme, giyim, kuşam görgüsünün, hazzın, cazibenin, modanın lüksün dünyaya sunulduğu sahneler. Vitrinler, barlar, bistrolar, panoramalar, balmumu heykel müzeleri, sergiler... Opera-tiyatro yıldızlar, muhabirler, muhbirler, piyasaya çıkmış yosmalar, akrobatlar, sihirbazlar, hokkabazlar... Sanatın ve edebiyatın kahramanları, dandy ve bohemler. Ve tip tip Parisli. Narin dökme demir profillerle, bu profillerin çevrelediği camların ve aynaların kuşattığı Gotik özentisi mekânlar: Pasajlar. Pasajlarda her şey, herkes görünüşte yepyeni, modern, evrensel (Artun, 2021, s.35).

                      19. yüzyıl Avrupa’sının toplumu için hayalmiş gibi algılanan bu mekânda Flâneur ‘ün görevi aslında içinde yaşadığı kenti ve kent içerisinde yaşayan diğer insanları çözümlemektir. Bunun yanında Flâneur, olaylara akılcı bir şekilde yaklaşmayıp, akılcı bir bilgiyle ilgilenmemektedir. Romantik bir tavırla kentin fiziksel yapısı ve kentle ilişki içinde olan kentli insan profilleriyle romantik bir tavırla ilgilenmektedir.

                      Aynı zamanda Flâneur ‘ün gezdiği yerlerin başında pasajlar gelmektedir. Çünkü pasajlar, modern bir kentin çok fazla göz önünde olmayan yüzünü gösteren ideal mekanlardır. Sokaklar, mahalleler, pasajlar, şehrin kalabalık olan meydanları flâneur ‘ün gözlem yapabilmesi için en ideal dış mekanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

                    Charles Baudelaire ‘’Modern Hayatın Ressamı’’ kitabının Sanatçı, Dünya İnsanı, Kalabalıkların Adamı ve Çocuk kısmında okuyucuya ressam olan Bay G. adlı bir karakteri tanıtmıştır. Baudelarie, Bay G.’nin, on yıl boyunca bir gezgin ve kozmopolit bir insan olduğunu dile getirmiş, Bay G.’nin sanatçı sıfatıyla anılmayı sevmediğinden bahsetmiş ve şu ifadeleri kullanmıştır:

Ben onu dandy diye isimlendirebilirim ve bunun için geçerli birkaç nedenim var; çünkü dandy sözcüğü özlü bir karaktere ve bu dünyanın manevi işleyişine ilişkin ince bir kavrayış yeteneğine işaret eder; ama diğer yandan dandy duyarsızlık özlemi duyar ve doymak bilmez bir görme ve hissetme tutkusunun egemenliğindeki Bay G., bu yönüyle dandizmden keskin bir çizgiyle ayrılır. [...] Dandy bıkkındır veya tavrı ve mensup olduğu zümre gereği öyle görünür. Bay G. bıkkın insanlardan nefret eder. [...] Görünür, somut, plastik halde yoğunlaşmış nesnelere duyduğu sevda, onu metafizikçinin elle tutulmaz âlemini oluşturan şeylerden uzaklaştırmasa, ona filozof adını yakıştırır, birden fazla nedenle hak ettiği bu unvanı ona verebilirim. (Baudelaire, 2021, s.210)

                       Ayrıca Baudelaire’in bahsettiği, Bay G. karakteri kendi ağzından şu sözleri söylemiştir:

                     ‘’İnsanın tüm melekelerini hâkimiyetine alacak kadar somut olan o acılardan birinin darbesini yemediği halde kalabalığın içinde sıkılan insan aptalın tekidir! Ve ben onu hor görürüm!’’ (Baudelaire, 2021, s. 211)

                         ’Modern Hayatın Ressamı’ ’nın Ali Artun tarafından yazılan bölümünde, Flâneur ’den bahsettiği makalede, flâneur ‘ün derin düşüncelerle meşgul olan bir filozofa bile yarar sağlayacak bir tip olduğundan bahsedilmiştir. Hem bu ifadelere, hem de Charles Baudelaire’in Bay G. karakterinin kendi ağzıyla söylediği yukarıdaki cümlelere bakıldığında Baudelaire’in bize tanıttığı Bay G. karakterinin aslında modern kent gezgini bir flâneur olduğu anlaşılmaktadır. Aynı zamanda Baudelaire bahsettiği bu karakter ile, ideal olan modern sanatçıyı anlatmaktadır.

 İşte gidiyor, koşuyor, arıyor. Peki ne arıyor? Benim resmettiğim şekliyle bu adamın, büyük insan çölünün ortasında durmaksızın gezen, canlı imgelem gücüne sahip bu yalnız adamın, basit bir flâneur ’den daha yüksek bir amacı, rastlantıların getirdiği uçucu zevklerden daha genel bir hedefi vardır kuşkusuz. O, modernite adını vereceğim şeyi aramaktadır. [...] Bu adam, modadan, tarih içerisinde barındırabileceği her türlü şiirselliği devşirmekte, geçici olandan ebedî olanı damıtmaktadır. (Baudelaire, 2021, s. 214)

                       Burada Charles Baudelaire’in asıl yapmak istediği şey, kapitalizmin yükselişe geçtiği bu çağda ve bu koşullarda sanatın yöntemlerinde birtakım değişikliklerin meydana geldiğini, bu değişikliklerin neler olduğunu ve sanatçının 19. yüzyılda modernleşen kent hayatına karşı geliştirdiği yeni yöntemleri ifade etmektedir. Bunu da bohem ve flâneur tipleriyle birlikte modern hayattaki güzelliğin peşine düşerek sanatı kent insanıyla birlikte toplumsallaştırarak yapmıştır.

                          Bu durumla ilgili ‘’Modern Hayatın Ressamı’’ kitabının ilk bölümünde Ali Artun’un, flâneur’le ilgili yazdığı makalede şu ifadeler bulunmaktadır:

                          Moderniteyle kastettiğim, bir yarısı sonsuz ve değişmez olan sanatın, gelip geçici, ele avuca sığmaz, koşullara bağlı olan diğer yarısıdır. Hemen hemen her modernite tezi, Baudelaire’in ‘’Modern Hayatın Ressamı’ ’ndan bu vecizeyle meşrulaştırılır. Oysa bu söz, ancak onun diğer eleştiri yazıları ve asıl şiirleri bağlamında anlam kazanır; kahramanları tarafından yorumlanır. Moderniteyi, bohem, dandy ve flâneur sahnelerler; şair ve ressam onlardır. [...] İster şair, ister ressam, ister filozof kimliğine bürünsün, flâneur ‘ün dehası, hayatın bir görünüp bir yok olan fragmanlarında beliren sonsuzluğu keşfetmektir: ‘’O modernite dediğim şeyi aramaktadır… (Baudelaire, 2021, s. 45)

                       Anlaşılmaktadır ki aslında flâneur, sistemin ve modernitenin kendisi üzerinde yaratacağı bireysel etkilerden uzak durmak istemektedir. Ancak bir yandan da kendi içerisinde bir anlamlandırma yaratmak için de başvurduğu adresler yine sistem ve modernite olmaktadır. Flâneur tipi aslında paradoks içerisindedir fakat bu paradoksu pek fazla önemsemeyen ve buna bir çözüm bulma çabasında olmayan bir tiptir.

                                                                                                                        

  KAYNAKÇA

Baudelaire, Charles (2021). Modern Hayatın Ressamı. İstanbul: İletişim Yayınları.

Demirkıran, Yalçın (2017)’’, ‘’19. Yüzyıl Erken Modern Kent Karakteri Olarak Charles   Baudelaire’in Flâneur Kavramı ’nın Yeni Medya’daki İzdüşümü’’, ‘’Sanat ve Tasarım Dergisi’’, 20, 105- 121.

 

 ---

Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için Patreon linki üzerinden bize bir kahve ısmarlamanız size hiçbir şey kaybettirmeyecekken bize çok şey kazandıracak.  

https://www.patreon.com/kitapdedektifiyiz

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet Dönemi Roman Özellikleri

İNSAN NEDEN ANLATMAYA BAŞLADI ? / Uçan Salyangoz

Anı Türünün Özellikleri: Detaylı Bir İnceleme