20 y.y. Felsefesi

Varoluşçuluk ve Önemli Temsilcileri Varoluşçuluk, bireyin kendi varlığını ve anlamını yaratma sorumluluğunu vurgulayan bir felsefi akımdır. Varoluşçulara göre, insan varlığı, önceden belirlenmiş bir öz veya anlam taşımaz. İnsan, kendi seçimleri ve eylemleriyle anlam yaratır. Bu nedenle, varoluşçuluk, bireysel özgürlük ve sorumluluğu ön plana çıkarır. Önemli Temsilciler: Søren Kierkegaard: Varoluşçuluğun öncülerinden biri olarak kabul edilir. İnanç, kaygı ve bireysellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Friedrich Nietzsche: Güç iradesi, Üstinsan ve Tanrı'nın ölümü gibi kavramlarla varoluşçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. Jean-Paul Sartre: Varoluşçuluğun en tanınmış temsilcilerinden biridir. "Varoluş özden önce gelir" sözüyle varoluşçuluğun temel tezini özetler. Simone de Beauvoir: Kadınların varoluşsal durumunu ve cinsiyetçiliği ele alarak varoluşçuluğa yeni bir boyut kazandırmıştır. Postmodernizm: Eleştir

Doktor Öğretim Üyesi Bahanur Garan Gökşen ile Geç Osmanlı Dönemi Romanlarında Şair ve Şiir








“19. yüzyıl Osmanlı’nın en zor dönemi, savaşlarda alınan yenilgiler neticesinde en geniş toprak kaybının yaşandığı dönem. Dahası bu dönemde Abdülhamit istibdadının şairler ve yazarlar üzerinde ciddi bir baskı oluşturduğunu biliyoruz. Bütün bunlar birleşince dönemin aydını konumundaki şairler de melankoliye düşüyor.”

Vakıf Bank Kültür Yayınları’nın kitap katkılarıyla Doktor Öğretim Üyesi Bahanur Garan Gökşen ile kitabı “Geç Osmanlı Dönemi Romanlarında Şair ve Şiir” hakkında mini bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajımızı konuğumuzun kısa biyografisi sonrası sevgili dostlarımıza sunuyoruz.


2010 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalında başladığı yüksek lisans programını 2013 yılında tamamladı. Aynı yıl Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalında başladığı doktora programını 2018 yılında bitirdi. Muallim Tevfik Fikret Özel Sayısı’nı tıpkıbasım ve çeviri yazı olarak hazırladı. Yine İlhan Tarus’un Kasabanın Ruhu adlı romanını ve Selçuk Baran’ın Türkân Hanım’ın Ölümü adlı tiyatro eseri ve hikâyesini yayına hazırladı. Erol Gökşen ile Nâbizade Nâzım’ın Mini Mini Mektepli ve Hanım Kızlara adlı eserini çeviri yazı ve tıpkıbasım olarak yayınladı. Cemal Süreya’nın 1968-1875 yıllarında Türk Dili dergisinde kalmış yazılarını Yabancı Yayınlar adıyla kitap olarak yayınladı. Murat Yalçın ile Bir Yalnız 100. Doğum Yılında İlhan Berk adlı sempozyum kitabının editörlüğünü yaptı. Varlık, Kitap-lık, Hürriyet Gösteri, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, Turkish Studies, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi gibi dergilerde yazıları yayınlandı. 2018 yılından beri İstanbul Arel Üniversitesi’nde Doktor Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. [1]



Kitabınızda Genç Osmanlı Dönemi’nde şairlerin melankoli içinde olduğunun tespitini yapıyorsunuz. Bunun sebebi Osmanlı'nın bu dönemde içinde bulunduğu siyasi, sosyal ve ekonomik krizler midir?

Evet, bu dönemin romanlarında şairler melankolik bir karakterde çiziliyor. Bunun sebeplerinden biri kuşkusuz dönemin siyasi, sosyal ve ekonomik sıkıntıları. 19. yüzyıl Osmanlı’nın en zor dönemi, savaşlarda alınan yenilgiler neticesinde en geniş toprak kaybının yaşandığı dönem. Dahası bu dönemde Abdülhamit istibdadının şairler ve yazarlar üzerinde ciddi bir baskı oluşturduğunu biliyoruz. Bütün bunlar birleşince dönemin aydını konumundaki şairler de melankoliye düşüyor. Bununla birlikte romantizm akımının benimsenmesi ve romantik eserlerden etkilenilmesi de şair ve yazarları karamsarlığa, santimantalizme sürüklemiştir bu dönemde. Zira romantizm Fransız İhtilali ile ortaya çıktığı için bu ihtilal bir yandan toplumcu edebiyatı besleyen eşitlik, özgürlük, kardeşlik gibi kavramları dünyaya yayarken ve bazı şairler bu misyonlarla toplumun sözcülüğünü üstlenirken bazı Batılı şairler ise Fransız İhtilali’nin getirdiği kaos ortamı sonucunda melankoliye düşmüş ve kendini toplumdan soyutlayarak bireyci bir sanat anlayışı vücuda getirmiştir. Ayrıca romantizmle birlikte şair dahi olarak görülmüş, kutsanmıştır der Ferber ve Shelly, zira şair romantik dönemde hiç olmadığı kadar değer görmüş, sözü hiç olmadığı kadar önemsenmiştir. Bu sebeple romantizm şairin ve şiirin altın çağıdır. Dolayısıyla çalıştığım dönem romantizm akımının etkili olması sebebiyle de eserlerde melankolik karakterler geniş yer kaplıyor. Romanlarda ana karakter veya yan karakter olarak melankolik şairler, hayat tarzı ve duygu dünyasıyla öne çıkıyor. Bu melankolik şairler sessiz, ıssız yerlerde huzur bulan, mezarlıklarda gezen, tabiattan ilham alan ve bilhassa sonbaharı severek intihara meyilli olan karakterler. Sonları ya intihar ile biter ya da vereme yakalanıp ölürler. Bu tarz melankolik şair figürüne yer veren romanlar arasında Halid Ziya’nın Mai ve Siyah’ı ve onu müjdeleyen Bir Ölünün Defteri romanı ile “Bir Muhtıranın Son Yaprakları” öyküsü, Mehmet Celâl’in Venüs ve Bir Şairin Sernüvişti romanı, Mehmet Rauf’un Garâm-ı Şebâb romanı, Selahattin Enis’in Neriman ve Suat Derviş’in Kara Kitap romanı öne çıkıyor. Bu romanların yazıldığı dönemde romantizmin etkisiyle şair tanımının “melankolik kişi”yle özdeş bir anlama geldiği söylenebilir. Meşrutiyet döneminde de bu şair imajı edebiyattaki varlığını Milli Edebiyat dönemine kadar devam ettirecektir. Milli Edebiyat döneminde şair figürü, melankoli kisvesinden sıyrılacak ve Tanzimat dönemi romanı Cezmi’nin ana figürü Cezmi gibi vatan ve hürriyet yolunda koşan bir askere dönüşecektir ki Kiralık Konak romanının Hakkı Celis adlı şairi böyle bir karakterdir. Hakkı Celis önce melankolik bir şairdir fakat I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı ile romantik şiirden nefret eden, şiir yazılacaksa da toplumun acılarını anlatmalıdır diyen ve cepheye koşan bir askere dönüşmüştür.


 

İlk olarak hangi romanda şairden bahsediliyor?

 İlk cüzü 1880’de yazılan ve 1883’te tamamlanan Cezmi’den başladım. Çünkü bu roman, şair konusuna yer veren tespit edebildiğim ilk roman. Zira Cezmi’nin yazıldığı dönem olan Tanzimat döneminde devlet kademesinde Mustafa Reşid Paşa’nın ve edebiyat dünyasında Şinasi’nin temsil ettiği, Mehmet Kaplan’ın ifadesiyle “düşüncelerinde Batıyı örnek alan”, “akla, tabiata ve insan iradesine” dayanan bir felsefeye sahip bulunan yeni bir aydın tipi doğmuştur. Bu aydın tipi Namık Kemal’le birlikte düşünceleri, eylemleriyle halka rehber olan “hürriyet kahramanı[na]” dönüşür. Nitekim bu kahraman tipinin Türk romanındaki yansıması Cezmi’yle temsil edilen, “kahraman” özelliği gösteren şair figürüne karşılık gelir. Öyle ki bu şair, toplum karşısında gür sesle düşüncelerini söyleyebilen, hak ve hürriyet yolunda yürüyen, kendinden emin, güçlü bir şair. Fakat ardından Abdülhamit’in istibdadı ile Tanzimat’la yapılmak istenenler kesintiye uğrayacak, çağın bunalımı da denilen “mal du siécle” nüksedecek ve gür sesli şair figürünün yerini melankolik şair figürü alacaktır.

Bu dönemin romanlarında her şiir yazan şair olarak görülüyor mudur?

 Kesinlikle hayır. Bu sebeple çalışmamda “Melankolik Şairin Gölgesinde Kalanlar: Müteşairler” bölümünde “her şiir yazanın şair olarak kabul edilemeyeceği konusunu ele aldım. Bilhassa “müteşair” olarak adlandırılan ve romantik şairin parodisini yapmak amacıyla kurgulanan şiir yazmaya niyetlenen fakat başaramayan edebiyat meraklılarının bu dönemde öne çıktığını söyleyebilirim. Müteşair figürler ya Teşebbüs-i Şahsi’de olduğu gibi Batılı şairleri eleştirmek için kullanılıyor ya da hayaliyun-hakikiyun tartışmasında hakikiyunu savunarak romantik şiiri eleştiren Hüseyin Rahmi gibi yazarların romantik şairin parodisini yapmasına yardımcı oluyor. Yine Efruz Bey eserinde Efruz karakteri de şairlik iddiasındadır ama müteşair bile değildir, çünkü yazılmış bir şiiri bile yoktur, ancak onun en ilginç yorumları hiç anlamadığı şiir türü üzerindedir. Dolayısıyla dönemin yazarları, şiir yazıp şair olarak tanınanların toplum içinde saygın bir yer edindiğini bilen ve şairliğin pırıltısını kullanmak isteyen fakat şiirden anlamayan karakterleri de romanlarda işleyerek kötü şiiri eleştiri konusu yapmıştır.

Cevaplarınız için teşekkür ederiz.

 İlginiz için asıl ben teşekkür ederim.




[1] https://www.vbky.com.tr/yazar/bahanur-garan-goksen

---

Kaliteli içeriklerimizin devam edebilmesi için Patreon linki üzerinden bize bir kahve ısmarlamanız size hiçbir şey kaybettirmeyecekken bize çok şey kazandıracak.  

https://www.patreon.com/kitapdedektifiyiz

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet Dönemi Roman Özellikleri

İNSAN NEDEN ANLATMAYA BAŞLADI ? / Uçan Salyangoz

Anı Türünün Özellikleri: Detaylı Bir İnceleme