20 y.y. Felsefesi

Varoluşçuluk ve Önemli Temsilcileri Varoluşçuluk, bireyin kendi varlığını ve anlamını yaratma sorumluluğunu vurgulayan bir felsefi akımdır. Varoluşçulara göre, insan varlığı, önceden belirlenmiş bir öz veya anlam taşımaz. İnsan, kendi seçimleri ve eylemleriyle anlam yaratır. Bu nedenle, varoluşçuluk, bireysel özgürlük ve sorumluluğu ön plana çıkarır. Önemli Temsilciler: Søren Kierkegaard: Varoluşçuluğun öncülerinden biri olarak kabul edilir. İnanç, kaygı ve bireysellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Friedrich Nietzsche: Güç iradesi, Üstinsan ve Tanrı'nın ölümü gibi kavramlarla varoluşçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. Jean-Paul Sartre: Varoluşçuluğun en tanınmış temsilcilerinden biridir. "Varoluş özden önce gelir" sözüyle varoluşçuluğun temel tezini özetler. Simone de Beauvoir: Kadınların varoluşsal durumunu ve cinsiyetçiliği ele alarak varoluşçuluğa yeni bir boyut kazandırmıştır. Postmodernizm: Eleştir

BİR BELGESELİN HİKAYESİ: DEVRİMİN BEYAZ KÜHEYLANI

 


 "Devrimin Beyaz Küheylanı" belgesel filmi ilk olarak, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idamının 50. Yıldönümünde, izleyicilere sunuldu. 2022 yılına ait günlerde bu etkileyici belgesel, 68 kuşağının devrimci hareketinin izlerini takip ederek geçmişe bir yolculuk sundu.

 Diğer adı Beyaz Motosiklet olan Devrimin Beyaz Küheylanı belgesel filmiyle 2 – 7 Mayıs arasında gerçekleşen Uluslararası İşçi Filmleri Festivalinde benim karşıma çıkmasına rağmen, çok sayıda festivale dahil oldu. 

 Aslı Esma Karaca'nın yönettiği film, Deniz, Hüseyin ve Yusuf’un dava arkadaşı Tayfur Cinemre'nin motosikletiyle gerçekleştirdiği yolculuğu izleyicilere aktarıyor. Cinemre'nin ODTÜ'den başlayan ve işkencehaneler, hapishaneler ve kaybedilen arkadaşlarının izlerini taşıyan yolculuk, 68 kuşağının tutkulu mücadelesini ve fedakarlıklarını detaylı bir şekilde yansıtıyor.

 Güvenlik gerekçesiyle döneme ait fotoğraf ve videoların bulunmamasının yarattığı sıkıntıdan kaynaklı olarak yönetmen, olay anlarını tanıkların anlatımıyla resimleyerek gösteriyor.

 Tanıkların anlatımları, görsel belgeler ve röportajlar aracılığıyla izleyiciler, o dönemin Türkiye'sindeki sosyal ve politik atmosfere tanıklık ediyor. Karaca, ayrıntılı anlatımıyla gençlerin direnişine saygı gösteriyor ve izleyicilere 68 kuşağının ruhunu hissettiriyor. Bununla birlikte 68 kuşağı denilince akla gelen ilk üç isim haricinde kelimenin tam anlamıyla birçok “kuşağın” olduğuna dikkat çekiyor.

 Belgesel, Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir’in yanında isimsiz bir karakterden bahsediyor: “Tayfur Cinemre”

 Cinemre’nin aktarımına göre İstanbul’un sol hareketinin sorumlularından en önemlisi olan Deniz Gezmiş, Barzani’nin yanına gidip gerilla eğitimi almak istemiş ancak Filistin’e gitmenin daha doğru olduğuna karar verilmiş. Buna karşılık Deniz, Ankara sorumlusu olan Yusuf’a gelip Filistin’e gelip gelemeyeceğini söyler. Yusuf olumsuz cevap verir. Deniz Filsitin’e gider ancak söylediği tarihte geri dönmez. Yusuf yerinde duramaz ve Cinemre’yle Filistin tarafına gidip gitmemekte kararsız kalır. Neden sonra Cinemre ile birlikte Yusuf kullanmayı bile bilmedikleri halde beyaz bir motor alırlar. Amaçları o motorla Anadolu’yu gezip örgütlenme yapmaktır. Ancak döndüklerinde onları bir sürpriz bekler. Deniz ve arkadaşları bir banka soymuş ve ortadan kaybolmuşlardır.  Onların önce şehirden çıkartılmalı, daha sonra da Anadolu’da gezmeleri gerekmektedir.

 Bununla da yetinmeyen Deniz ve arkadaşları, üstüne bir de Amerikan askerini kaçırır ancak ne yapacaklarını bilemezler. Çünkü bunu Anadolu’da ilk yapan onlardır. İşte bu kaos içinde örgütçülerin şoförlüğünü beyaz motosikletiyle genellikle Cinemre yapar. Ruhsat onun üzerinedir.

 Yine bu kaçak taşıdığı günlerden birinde motoru bir ihbar sonrası tanınır. Polis artık motorun sahibinin de peşine düşer.

 Sonrası Deniz’in yakalanması, Mahir ve yoldaşlarının öldürülmesi.

 Deniz, Hüseyin ve Yusuf’un idamı sonrası Cinemre kendini gizlemeye başlar. Gelen röportajları kabul etmez. Ta ki Karaca ile karşılaşıncaya kadar. 60 Kuşağına meraklı olan Karaca, kaynakçaları karıştırırken Cinemre dikkatini çeker. Uzun arayışlardan sonra bir iz bulamaz ama daha sonra birdenbire en yakın arkadaşının aynı soyadı taşıdığını fark eder. Onunla yaptıkları telefon görüşmesinde Cinemre’nin öz amcası olduğunu öğrenir. Bu Karaca’yı havalara uçurur. Ancak bir sorun vardır; Kahramanımız görüşmeyi kabul etmemiştir.

 Uzun uğraşlar sonrası o sorun da atlatılır ancak Cinemre, röportaj için çok kişinin gidip geldiğini bildiği için Karaca’yı başlangıçta çok önemsemez. Ta ki meşhur beyaz motosikletin aynısını bulana kadar. Üstelik motosiklet ile ilk kez her şeyin başladığı ODTÜ’de tekrar bir araya gelirler.

 Kadrajın önünde motor ve Cinemre, arkasındaysa ODTÜ stadyumundaki “DEVRİM” yazısı.

 Yönetmenlerin aktardığına göre Cinemre, maalesef belgeselin bitmiş halini hiç görmeden Dünya’dan ayrıldı.

 Söyleşi sırasında Cinemre’nin gençler için umutlu olup olmadığını sorduğumda bilmediklerini çünkü çok konuşmayı sevmediğini, üstelik kendinden bahsetmekten de hoşlanmadığını söylediler.

 Kim bilir belki de ODTÜ stadyumundaki “DEVRİM” yazısını yazalı 50 yıl olduğunu ama hala yazının silinmediğini heyecanla arkadaşına söylerken sorumun cevabını çoktan vermişti.

Beyaz Motosiklet, Devrimin Beyaz Küheylanı

The White Steed of Revolution

Belgesel / Documentary 95'

Türkçe, İngilizce alt yazılı / Turkish with English sub

Türkiye / Turkey, 2022

Yönetmen / Director: Aslı Esma Karaca

Gösterim zamanı: 03.05.2023 18:00 (Fransız Kültür Merkezi)

Yönetmen: Aslı Esma Karaca ve Sibel Tekin 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet Dönemi Roman Özellikleri

İNSAN NEDEN ANLATMAYA BAŞLADI ? / Uçan Salyangoz

Anı Türünün Özellikleri: Detaylı Bir İnceleme